Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde akıl sahiplerine gerçekten ibretler vardır. Onlar ayakta iken de, otururken de, yatarken de Allah’ı zikrederler.” (Âl-i İmrân, 190-191)
Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi vesellem Efendimiz, geceleri ibadet etmek üzere kalktığı zaman, pencerenin önüne oturup gökyüzüne bakarak bu âyet-i kerîme ile devamındaki on âyeti okurdu. [Buhârî, Tesîru sûre (3), 17, 18]
Haftanın geceleri içinde sadece cuma gecelerini ibadete ayırmak, Peygamber Efendimiz tarafından hoş karşılanmamış olup böyle bir uygulama mekruhtur.
Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellemin hayat tarzına harfi harfine uyma ve O’nun emirlerini aynen yerine getirme konusunda bir benzeri daha yoktu. Abdullah İbn-i Ömer radıyallâhu anhu, bir gün gördüğü bir rüyayı, ablası Hz. Hafsa radıyallâhu anha aracılığıyla, Peygamber Efendimize arz etti.
Peygamber sallallâhu aleyhi vesellemin: “Abdullah ne iyi insan, bir de gece namazı kılsa!” buyurması üzerine, o günden itibaren gece namazını hiç terk etmedi.
Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi vesellemin vefatından sonra, ona olan sevgisinden dolayı, Fahr-i Cihân Efendimizin namaz kıldığı yerleri öğrenip oralarda namaz kılar, yürüdüğü yollarda yürür, gölgelendiği ağaçların altında oturur, kurumasınlar diye onları sulardı. (İbn-i Ömer)
Fikirname