Coğrafyamız

İslam Krallığından Budist Zulmüne: PATANİ

2.26BinOkunma

Dünya üzerinde, tarihten gelen ve ne yazık ki günümüzde de devam etmekte olan birçok zulüm, baskı, tahakküm ve katliamlara tanık olmaktayız. Filistin, Irak, Suriye, Mısır, Tunus, Libya gibi birçok ülke, az da olsa kamuoyunun dikkatini çekebilmekte ve en azından haber konusu olabilmektedir. Fakat adını bile duymadığımız, bilmediğimiz zulüm altında yaşayan, katledilen, diri diri yakılan on binlerce insanın var olduğunu da unutmamalıyız.

İşte, Güneydoğu Asya’nın unutulan halkı olarak bilinen, her türlü baskı ve sindirmeyle karşı kaşıya kalan mazlum Patani halkı da bunlardan sadece bir tanesidir. Bir nebze de olsa oradaki mazlumlara dikkat çekmek için bu yazımda Patani’yi ve Patani halkının çektiği acıları anlatmaya çalışacağım.

Güneyinde Tayland, kuzeyinde ise Malezya’nın yer aldığı Patani’nin, batısında Hint Okyanusu doğusunda ise Çin yer almaktadır. Yüzölçümü 13.721 km. kareden oluşmaktadır. Malezya ve Endonezyalılarla aynı ırktan olan Patani halkının %85’i Müslümandır. Yaklaşık olarak beş milyon nüfusa sahip olan Patani bölgesi Yala, Naratiwat, Stol ve Songkhla eyaletlerinden oluşmaktadır. Aynı zamanda çok zengin yeraltı kaynaklarına sahip olan Patani, doğa güzelliği ile de görülmeye şayandır.

Budizm’in merkezi olarak sayılan Patani, ilk olarak 9. yüzyılda Hindistan’a, daha sonra da Malay yarımadasına ticaret amaçlı gelen Yemenli tüccarlar sayesinde İslam dini ile tanıştı. İslam dini, Patani halkına büyük bir coşku, heyecan ve maneviyat dolu bir yaşam getirdi.

Patani İslam Krallığı

15. Yüzyıla gelindiğinde ise Patani halkı, İslam kurallarıyla yönetilen bir krallık kurdu. Bu krallığın adına da Patani İslam Krallığı denildi. Yaklaşık iki yüz sene hüküm süren bu krallık, kısa sürede Güneydoğu Asya’nın ticaret merkezi haline geldi.

Kamboçya, Vietnam ve Burma’da İslam’ın yayılmasında, Patanili âlimlerin ve davetçilerin büyük etkisi oldu. Ancak Taylandlıların ataları olarak bilinen Siyamlar tarafından sürekli saldırıya maruz kalıyorlardı. Ta ki 1786 yılında yaşanan iç karışıklığın da etkisiyle, saldırılar karşısında zayıf düşen Patani Krallığı, büyük kıyımlar sonucu Budist hâkimiyetine girdi.

Daha sonra, İngiltere tarafından işgal edilen Patani, 1909’da İngiltere ile Tayland arasında yapılan bir anlaşma sonucu Budist zulmüne terk edildi. Buradan da anlaşılacağı üzere, İngiltere yine oyununu oynamış ve tıpkı Ortadoğu’da yaptığı gibi Güneydoğu Asya’da da sınırları cetvelle çizerek, arkasında sorunlu bölgeler bırakmayı başarmıştır.

Filistin ile birçok yönden benzerlik göstermesi de buradan gelmektedir. Nasıl ki Filistin toprakları Yahudi yerleşimcilerin işgaline terk edildiyse Patani toprakları da Tayland hâkimiyetine terk edilmiştir. Tayland askerlerinin her on yirmi metrede bir kontrol noktaları kurarak keyfi bir şekilde hareket etmesi ve her gün onlarca insanı katletmesi de Filistin ile olan bir başka benzerliğini gözler önüne sermektedir.

İngilizler bölgeyi terk ettikten sonra, Tayland hükümeti, Patani üzerinde her türlü ekonomik, siyasi, kültürel ve dini baskıları uygulamaya başladı. Bir yandan bölgeye Budist yerleşimciler yerleştirerek Müslümanların etkisini kırmaya çalışırken, diğer yandan da Müslümanların bölgeyi terk etmesi için her türlü şiddet ve katliama başvurmaktan çekinmedi.

Baskılar, katliamlar

1932’de, bütün İslami faaliyetler yasaklandı. 1944 yılında, geniş çaplı bir imha hareketi başladı ve birçok Patanili lider katledildi. 125 aile diri diri yakıldı. Her seferinde Patani halkının ibadethanelerine baskınlar düzenleyen Budist askerler, sebepsiz yere insanları vahşice katledebilmektedir. Tayland askerlerinin, el yazması olan Kur’an-ı Kerimi alabilmek için aynı köye beş defa baskın düzenlemesi, Tayland’ın bölgede İslam’ı yok etme çabasının en açık örneklerinden bir tanesidir.

Atadığı Budist vali ve müftülerle bölgeyi idare etmeye çalışan Tayland hükümeti, ekonomik yönden de büyük baskılar uygulamaktadır. Patani halkının hem devlet kademelerinde çalışması hem de yaşadığı bölgenin dışında ekonomik faaliyet göstermesi yasaklanmıştır. İkinci sınıf olarak görülen Patani halkı, geçimini tarım ve balıkçılıkla sağlamaya çalışmaktadır. Tarım ve balıkçılığın yetersiz kaldığı Patani’de büyük ekonomik sıkıntılar yaşanmaktadır.

Eğitimde de Tayland dilini dayatmaya çalışan Tayland hükümeti, Müslüman kesimin ilim ve eğitime verdiği önemden korktuğu için Müslüman erkek ve kadın eğitimcileri ile cami imamlarını her fırsatta bir bahane uydurarak katlediliyor. 2004 yılında, tarihi bir camiye yapılan baskında 36 kişi şehit edildi. Bunu protesto etmek isteyen halkın üzerine ateş açan Tayland askeri, 83 kişiyi daha katletti ve 200 kişi tutuklandı. 250 kişi hala kayıp.

Tay askerleri tarafından her ay yaklaşık 120 kişinin öldürüldüğü Patani’de, kesin bir sayı olmamakla birlikte, on binleri bulan şehit, tutuklu, dul ve yetim sayısı mevcuttur.

İslami hareketler

Direniş hareketi gösteren birçok örgüt vardır fakat birçok İslam beldesinde olduğu gibi Patani’de de birlik sağlanamamaktadır. Bu örgütlerden bazıları şunlardır: Patani Halk Kurtuluş Cephesi, Patani Milli Kurtuluş Cephesi, Milli-İslamcı Patani Cephesi, Patani Kurtuluş Ordusu ve Patani hareketleri. Patani halkına liderlik edenlerin en güçlü ve ünlü olanı Hacı Sulong’tur. Patani çok az da olsa Hacı Sulong döneminde kendini ifade edebilmiş; ancak şehadetinden sonra, yine farklı sesler çıkmaya başlanmıştır.

Patani’de yaşanan zulümler, gerek İslam Dünyası, gerekse de Batı’da pek fazla bilinmemektedir. Çünkü Tayland Hükümeti, Patani’de yaşananların dışarı yansımaması için medyaya sansür uygulamaktadır. Dış dünyadan koparılmak istenmekte, yaşananlar dünyaya, Tayland’ın bir iç sorunu olarak lanse edilmeye çalışılmaktadır.

11 Eylül saldırılarını bahane ederek İslam dünyasına saldıran Amerika Birleşik Devletleri de Tayland hükümeti ile işbirliği yaparak, Patani’ye karşı saldırılar başlattı. Amerika Birleşik Devletleri, Irak işgaline destek veren Tayland’a, Patani’ye karşı her türlü askeri yardımı yapmaktan kaçınmadı. Hatta Başkan Bush, Patani’yi Güneydoğu Asya’nın Afganistan’ı ilan etmiştir. Bir diğer destekçisi de Siyonist İsrail’dir. Patani direnişçilerini büyük bir tehlike ve düşman olarak gören İsrail, Tayland askerlerine eğitim vermenin yanında, askeri teçhizat yardımı da yapmaktadır.

Tüm baskılara rağmen dinini, inancını, kültürünü koruyabilen, günümüze kadar yaşatabilen Patani halkı, tüm Müslümanlara ve mazlumlara büyük bir örnek teşkil etmektedir. Ancak başka bölgelere gösterilen duyarlılık, Patani halkı için gösterilmemektedir. Tüm mazlumların yanında durulduğu gibi Patani halkının da yanında durmak, insanlık açısından erdemli bir davranış, İslami açıdan ise önemli bir vazifenin ifası olacaktır.

Patani’de yaşanan dram, batının ikiyüzlü politikasını bir kez daha gün yüzüne çıkarmıştır. Canları istediği ve çıkarları olduğu zaman büyük yaygara koparan ve insanlık adına hareket ettiğini savunan büyük güçler, müttefiklerinin yaptığı katliamları, soykırımları, zulmü ve her türlü insanlık dışı muameleleri görmezden gelmektedir. Bu tür katliamlar ve soykırımlar, tarihe kara bir leke olarak geçtiği gibi bunlar karşısında gösterilen direnişler de her zaman büyük bir saygıyla anılacaktır.

İnşaallah, bundan sonra Patani, bu acı hadiselerle ön plana çıkan bir bölge olarak değil de o muazzam tabiatı ile ön plana çıkan bir bölge olacaktır.

 

Kadir Ariğ