Önce ilkokul, sonra hafızlık kursu, daha sonra ortaokul ve lisede, sevgili Peygamberimiz ile ilgili okuduğum kitaplar, öğretmenlerimizin derslerde anlattıkları, camilerde dinlediğim vaaz ve hutbeler, sohbetlerde aktarılan hikâyeler, zihnimde “Savaş Peygamberi Hazreti Muhammed” algısı oluşturmuştu. Özellikler ders kitapları bu algının mimarıydı.
O zamanki Siyer kitaplarında, genelde, peygamberimizin doğumu, yetim ve öksüz kalması, ticari faaliyetleri, evliliği anlatıldıktan sonra, peygamberlik dönemine geçiliyor, sonrasında savaşlar ve gazveler konu ediliyordu. Savaşların adları, nedenleri, tarihleri, sonuçları, şehit ve ölü sayıları gibi birçok bilgiyi kolayca öğreniyordum, bu bilgiler sürekli tekrar edilerek zihnimde kavileşiyordu. Sınavlarda da savaşlarla ilgili sorular daha çok çıkıyordu.
Asıl anlatılması gereken
Az da olsa aralara serpiştirilmiş olan insani ve ahlaki anlatılar ise daha çok ilgimi çekiyordu. Çünkü onlarda içimizi ısıtan ve başkalarına anlatabileceğimiz unsurlar oluyordu. Hılfu’l Fudul Cemiyetine katılması, Kâbe’nin tamiratındaki hakemliği, Bilal-i Habeşî ile dostluğu, Hicret esnasındaki mağara arkadaşlığı, Medine’de uyguladığı Ensar-Muhacir kardeşliği, çocuk yüreğime iyi gelen ve başkalarına da anlatabileceğim “İşte benim peygamberim!” dedirten güzel tablolardan bazılarıydı.
Liseden sonra üniversiteli yıllarımda “Siyer” okumalarımı arttırdığımda, Peygamberimizi daha çok sevmeye başladım. Çünkü konulu okumalar yapıyordum, bu okumalarımda ilginç rivayetlerle karşılaşıyordum.
Hiç unutmam, İstanbul Fatih’te, “Burası oyun bahçesi değil, hiç mi ailenizden terbiye almadınız!” diye bağırarak, caminin avlusundan çocukları kovan bir adama, “Peygamberimizin hayatını bilseydiniz, öyle davranmazdınız!” diye çıkışmıştım. Bir genç olarak, yaşlı amcayı biraz kırmıştım ama o sağ olsun, bana ters davranmayarak, “Sen biliyorsun galiba, anlat o zaman bana.” demişti. Ben de amcaya Peygamber Efendimizin mescitte, hatta secde anında, çocuklara son derece toleranslı hallerini anlatmıştım.
İki binli yıllarda, (bir yazar olarak) çocuk oyunları üzerine çalışırken, bu defa, Peygamberimizin çocuklarla oynadığı oyunlara ve çocuklarla şakalaşmalarına merak sardım. O kadar hoş rivayetler vardı ki, karşıma çocuk dostu, çocuklarla arkadaş, çocukları seven, çocukla çocuk olan bir peygamber çıkmıştı. Onun bu tavrından o kadar çok etkilendim ki, bu etkinin sonucunda “Kuşlar Onu Sever” başlıklı, kısacık bir şiirim bile olmuştu.
Şairin dediği gibi taşların arasındaki yakut misali olsa da o da bizim gibi bir insan. Onun hayatında da farklı boyutlar var. Bazen savaş yöneten bir komutan, bazen çocuklarının babası ve torunlarının dedesi, bazen hanımlarının kocası, bazen mahallesindekilerin komşusu, bazen birlikte seyahat ettiklerinin yoldaşı, bazen alış veriş yapan bir tüccar, bazen namaz kıldıran bir imam, bazen zehirlenmek istenilen bir hedef…
Okurken nelere dikkat etmeli?
Yıllar içinde anladım ki, Peygamberimizin hayatını okurken ön kabullerim ve ön yargılarım olmaksızın okumalıyım. Ayrıca şunlara dikkat etmeliyim:
- Onun hayatını okurken “salt indirgemeci” yaklaşımdan kaçınmalıyım, “bütüncül” yaklaşımı benimsemeliyim.
- Bazı konuları iyi anlamak için “indirgemeci” veya “tafsili” yaklaşımlardan faydalanabilirim. Ancak kalıcı tasavvurumu ve bilgilerimi “icmali” ve “bütüncül” okumalarla oluşturmalıyım.
- Çağdaş sorunlara doğru çözümler sunmak için “güncel okumalar” yapmalıyım. Mesela, savaşların arttığı dönemlerde Peygamberimizin iştirak ettiği savaşları okumalıyım. Böylece onun savaş anlayışını, hukukunu, ahlakını öğrenirim. Göçlerin arttığı dönemlerde onun ve Ashabının hicretine, Ensar-Muhacir uygulamasına, yabancılarla olan ilişkilerine ve kendisine sığınanlara dair okumalar yaparak, bu konulardaki nebevî yaklaşımı kavramalıyım. Ahlâkî sorunların arttığı dönemlerde, yine kendisinin “Ben, ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” sözünü hatırlayarak, ahlaka dair sözlerini ve uygulamalarını okumalıyım.
- Peygamberimizin hayatını, kendi bildiklerimi ve inandıklarıma delil bulmak için değil, onun hayatını öğrenmek, sözlerini doğru anlamak ve ayetlerin uygulanma şeklini kavramak niyetiyle okumalıyım; araştırmalarımda ve sorularımda bundan uzaklaşmamalıyım.
- Salat ve selam olsun peygamberimize, peygamber efendilerimize.
Erol Erdoğan