O günlerde, Kudüs Özel sayısı için araştırma ve düşünme aşamalarındaydık. Türkiye Gençlik Vakfı’nın bir faaliyeti olarak yürüttüğümüz Fikir Akademisi’ndeki talebe kardeşlerimizle birlikte, Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi’ni ziyaret ettik. Başkan Mahmut Bıyıklı’nın mihmandarlığında, bazı yazar ve muhabir arkadaşlarla koyu bir Kudüs sohbeti gerçekleştirdik. Sohbetin Turan Kışlakçı ile geçen kısmını sizinle paylaşmak istedik, bakalım nasıl bulacaksınız…
Süleyman Karakaş: Önce şuradan başlayalım isterseniz, Kudüs bizim için niçin önemli?
Turan Kışlakçı: Kudüs, aslında bu coğrafyanın kimliği. Biz hep şuna inanırız, bizim şehirlerimizin de ruhu vardır. İslam ruhunun yaşadığı şehirlerden bir tanesi de Kudüs’tür. Fakat o ruh bugün esir. Esir ama güçlü bir ruh var orada. Diri, nefes alıp veren, Ümmet’e vahdet aşılayabilecek, birlik aşılayabilecek.
‘Peygamberler beşiği’
Bundan dolayı, zaten Kudüs’ü şöyle adlandırıyoruz: “Mehd’ül Enbiya vel Evliya” yani, “Peygamber ve Evliyaların beşiği” orası. Hemen hemen bütün peygamberlerin geçtiği bir toprak. Rivayetler yüz yirmi dört bin, yetmiş bin, seksen bin vs. önemli değil, bin tane peygamber oradan geçmişse bile o bizim için büyük bir şeydir. Burası işte böyle bir yer. Orası Hz. İbrahim’in patikası. “Halilullah” diyoruz biz. Onun için Kanuni Sultan Süleyman orada bazı yerlere “La ilâhe illellah, İbrahim halilullah” yazdırmıştır mesela. Manası; Allah’tan başka ilah yoktur, İbrahim aleyhisselam O’nun Halili’dir. (Allah’ın Halil’i, dostu, ahbabı, Allah muhabbeti ehli).
Süleyman Karakaş: Gerçekten büyük bir incelik. Burada hem o büyük Peygamberin hatırasına hürmet var hem de Musevilerin inançlarına gösterilen hoş görü.
Turan Kışlakçı: Evet, ecdadımızın bu engin hoş görüsü en mükemmel örneklerini Kudüs’te vermiştir diyebiliriz. Ehl-i Kitab’a, diğerlerine göre daha musahamaha ile yaklaşılmıştır. Bu devrin Firavunları, keşke bu inceliğin zerresine ulaşabilseydi.
(Konumuza dönersek) Kudüs Ruhullah’ın yeridir aynı zamanda. “Ruhullah” (Allah’ın ruhu), Hz. İsa’nın lakaplarından bir tanesi. Ruhullah’ın sevdiği ve yaşadığı yer orası. Kudüs’ü en güzel gören yerlerden bir tanesi Zeytin Dağı. Zeytin Dağı, Hz. İsa’nın Hira’sı. Oraya gider, zeytin ağaçları altında ibadet eder, duasını yapar ve oradan Kudüs’ü seyrederdi. Mehd’ül Enbiya bu anlamıyla baktığınızda, bugün esir.
Süleyman Karakaş: Siz bölgeyi yakından bilen bir gazeteci olarak Filistinlilerin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Turan Kışlakçı: Filistinliler zor durumda, üçe böldüler Filistin’i. Adım adım işgal altında. Gazze, Kudüs ve Batı Şeria diye. Gazze zaten küçük bir yer, kuşatma altında. Kudüs’ü duvarlarla ördüler, böldüler, Filistinileri çıkardılar oradan. Şimdi Batı Şeria da işgalcilerin olduğu bir yer, Filistinlilere nefes alma imkânı vermiyorlar.
‘Kudüs’ü kaybettiğimizde …’
Kudüs’te de zaten giderseniz görürsünüz, gösterilerde Filistinliler de var ama Türklerin sayısı daha fazla. Mesela, ben geçen Cuma katıldığımda, Türkiye’den gelen sayısı daha fazlaydı. Neden? Çünkü İsrail zaten onlara imkân vermiyor, maddi anlamda çok sıkıntıdalar, çoğu şoförlük yapıyor, iş imkânı yok, evlerini bile düzenleyemiyorlar. İki milyar Ümmet için bu utanç verici bir şey. Ümmet’in buna çözüm bulması gerekiyor. Bu bir vebal, Ümmet için. Sayın Cumhurbaşkanı’nın da dediği gibi, “Kudüs’ü kaybettiğimizde Mekke-Medine’yi de kaybederiz, Mekke-Medine’yi kaybettiğimizde Kudüs’ü de kaybederiz.”
Süleyman Karakaş: Bu sözü biraz açar mısınız? Kudüs’ü kaybetmedik mi şu anda?
Turan Kışlakçı: Şöyle, şu an henüz esir. Yani, bundan sonraki süreç Mekke-Medine’ye de kayacak. Aynı zamanda şu da var, İslam dünyası, Müslüman tarihçiler hep şunu der, “Eğer Anadolu’yu almışsan, Kudüs’ü alman gerekiyor. İkisinden birisini kaybetmişsen, bil ki ikisini de kaybetmişsindir.” Yani, Kudüs kaybedilirse, Anadolu’yu da kaybederiz biz, size onu söyleyeyim.
Tih Çölü’nden kurtulmalıyız
Mekke-Medine’nin yanında, Anadolu’yu da kaybetmiş olacağız. Burdan bir çıkış şart. Nasıl Tevrat’ta bir çıkış faslı varsa, Yahudilerin Mısır’dan çıkışı… Ümmet’in de Tih Çölü’nden kurtulması gerekiyor. Biz şu anda Tih’de yaşıyoruz. Yahudiler nasıl, Musa aleyhisselam ile o Tih Çölü’nde kırk yıl dönüp dolaşıp bir türlü çıkış bulamadıysa (Sina Çölü biliniyor fakat kırk yıl çıkışı bulamadılar.) biz de aynı şekilde, Tih’teyiz şu anda ümmet olarak. Bu Tih’ten kurtaracak bir ruha ihtiyacımız var. Bu da fikirle olur, zikirle olur. Zikir hatırlama, anma, bilme, unutmamadır.
Fikir, oradan kurtuluşun metaforlarıdır, kavramlardır, bize ait ruhtur. Biz maalesef zikri unuttuk, fikir de yok. Bugün zikir, yani hatırlamaya ihtiyacımız var. Kudüs neden önemli? Filistin neden önemli? Kaybedersek neyi kaybedeceğiz? O kimliği kaybetmiş olacağız. Coğrafyamızın kimliği kaybolur. Coğrafyamızı tamamen kaybederiz. Bugün Ümmet de işgal altında. Kudüs esirse, ümmet de esir bana göre. Mekke ve Medine de esir bugün.
Süleyman Karakaş: Filistin’i nasıl kaybettik? O halde meselenin kökenini fikredelim biraz…
Turan Kışlakçı: Biz Kudüs’ü, Filistin davasını, aslında ihanetlerle kaybettik. İsrail güçlü olduğu için kazanmadı. Biz ihanetlerle kaybettik o coğrafyayı. Onun için yeniden dönmemiz gerekiyor; önce zikre, sonra fikre. Çünkü tezkir, Arapça’da “zekera” kavramından gelmektedir. Yani hatırlama, anlama, bilme, anımsama manasına geliyor. Sen tarihini bilmezsen, coğrafyanın kimliğini bilmezsen, “tefkir” edemezsin fikir üretemezsin. Bilen adam fikir üretir. Zikreden adam fikir üretir.
Önce bilmek gerekiyor
Maalesef Filistin davasını bile yeterli ölçüde bilmiyoruz. Mesela, en basitinden, Osmanlı çekildikten sonra, 1947’de Filistinlilerin yaptığı onlarca direniş hareketini bilmiyoruz. Zannediyoruz ki İsrail kurulana kadar, Filistinliler elleri kolları bağlı oturdular. Hâlbuki çok büyük direnişler gösterdiler. Bizim bildiğimiz tek kişi var, İzzettin Kassam. 1936’da şehit ediliyor biliyorsunuz. Ama onun dışında onlarca kişi var. Onlarca isim, şehit olan o dönemlerde. Kimler bunlar?
Bu zikirle alakalı bir şey. Bunu zikredecek, anlayacak ve ortaya çıkartacak, fikredecek insanlara ihtiyacımız var bizim. Bu da gençler, sizin gibi fikir hareketinin içinde olan gençler yapabilir (Fikir Akademisi talebeleri). Böyle ortaya çıkartabilirsiniz bunu. Eğer zikriniz yoksa fikriniz de yoktur. Fikir zaten, zikir olmadan oluşamaz. Hatırlamayla, anımsamayla bilme iç içe. Bu kimliğe yeniden nasıl kavuşabiliriz?
Bazen, ilginçtir, “Filistinlilerin suçu, onlar kaybetti.” gibi bazı yaklaşımlar getirilmek isteniyor. Hayır. Bu bütün Ümmetin suçu. Hepimizin günahı var bunda. Buna sadece Filistinlilerin davası olarak bakmamak lazım. Ve bundan kurtuluş yolunu da arkadaşlar ben size söyleyeyim, Filistin’i Ümmet’in davası olarak görmek lazım, ikinci olarak da dünyanın davası haline getirmek lazım.
Gündemde tutmak için…
Süleyman Karakaş: Filistin davasını gündemde tutmak için neler yapmak gerekiyor sizce?
Turan Kışlakçı: Nasıl olur bu? Birincisi; ilginçtir ki Filistin davası gündeme gelince her cemaat kendi açısından bir bakış açısı ortaya koymaya çalışıyor. Vallahi, bu, Filistin davasına verilmiş en büyük zarardır bana göre. Bunun içerisine solcusunu koyacaksın, liberalini koyacaksın, sağcısını koyacaksın, solcusunu koyacaksın, hangi düşüncede insan varsa koyun arkadaşlar.
İkincisi, Hıristiyanları da bu davanın içine koyun. Onlar da bu davayı sahiplensin. Çünkü bugün Yahudiler kurdukları lobilerle, dünya medyasını, dünya sinemasını, dünya sanatını, dünya siyasetini esir almış durumda. Aslında sadece Kudüs esir değil, bugün dünya siyaseti de, sineması da, edebiyatı da esir. Dünya sinemasında da edebiyatında da etkin olabilecek yapıtlar yapmalılar. O esaret zincirini kırmaları gerekiyor.
Kırmazsan, bakarsın senin yaptığın filmde de Yahudi sembolleri var ve o Yahudilerin bütün davasını destekleyecek işler yaparsın, farkına bile varamazsın. Onlarca roman yazılıyor Filistinlileri Filistin davasını anlatan, bize ait bir roman yok. Tek tük, parmakla sayılacak kadar. Onlarca kitap yazıyor bizim düşünürlerimiz, Filistin davasını anlatan doğru dürüst kitap yok.
Sinemada, Filistin ile ilgili bizim bir filmimiz var mı? Yok. Ama İsrail’in onlarca yaptığı iş var. Sembollerle belirli şeylerle onu ortaya koyuyor. Efsanelerini bile bize yutturdular. “Üç bin yıllık başkentimiz” diyor, yok böyle bir şey! Nereden çıkartıyorsunuz? Bu efsaneyi bile, bütün dünyaya kabul ettirdiler.
Süleyman Karakaş: Bu güzel sohbet için çok teşekkür ederiz.
Turan Kışlakçı: Bana düşüncelerimi gençlerle paylaşma fırsatı verdiğiniz için asıl ben teşekkür ederim.
-Süleyman Karakaş