Peygamberler tarihi okunduğunda, Hz. Âdem ve hakkında az bilgi sahibi olduğumuz peygamberler dışında, dinler ve peygamberler tarihi, Kudüs’te geçmiştir.
Hz. Musa, Firavun ile vermiş olduğu büyük tevhid mücadelesinden sonra, Yahudi milletini Kudüs’e ulaştırmayı amaçlamış ve Kenan diyarına ulaşmadan, yolda Dar-ı Beka’ya irtihal etmiştir. Hz. Musa’dan sonra Yahudiler Kudüs ve civarına yerleşmiş, Hz. Davud ve Hz. Süleyman devrinde, tabir yerinde ise koca bir imparatorluğa dönüşmüştür.
Yahudilerin Babil sürgünü ve Roma döneminde büyük kıyımlara uğramaları ve Süleyman Tapınağı’nın yıkılması, Yahudileri büyük ümitsizliklere sevk etmiştir. Yahudiler, itikatları gereği, ibadetlerini ancak mescitte yapabildikleri için Süleyman Mabedi’nin yıkılması onlar için akla hayale gelmeyecek bir yıkım oluşturmuştur.
Mesih inancı
Mehdi ve Mesih inancı, ilahi dinlerden önce Mezopotamya kültüründe var olan bir inançtı. Bir kurtarıcının gelip insanları kurtarma fikri, en güçlü bir şekilde Yahudilik inancında mevcut olmuştur. Yahudilerce Hz. Davud soyundan bir kurtarıcının gelip Kudüs’ü başkent yaparak, vadedilmiş toprakları geri alıp bütün düşmanları, özellikle Müslümanları yok edecek şekilde yenilgiye uğratmasından bahsedilir. Yahudilerin Hz. Davud soyundan bekledikleri Mesih ya da Kral oldukça güçlü olacak, Yahudileri bir birlik etrafında toplayacak, düşmanları yenilgiye uğratacak ve Hz. Süleyman Tapınağı’nı yeniden inşa edecek kişidir.
Hz. İsa bir peygamber olarak tebliğ faaliyetlerine başladığında, Yahudiler onun yalancı bir peygamber olduğunu düşündüler ve ona düşmanlık ettiler. Bir yönüyle, karşılarında duran Hz. İsa’nın, Yahudilerin beklediği ve onların büyük beklentilerini karşılayacak Hz. Davud soyundan gelen güçlü düşmanları bir çırpıda yer ila yeksan edecek büyük Kral olmadığına kanaat getirdiler.
Babil’de sürgüne gönderilen, Roma zamanında büyük kıyımlara uğrayan bir milyona yakın Yahudi’nin kılıçtan geçirildiğini düşünecek olursak, onların beklentisi oldukça yüksekti ve bir takım olağanüstü güçlerle donatılmış, hatta savaşlarda bugüne kadar kullanılmamış akla hayale gelmeyen silahlar kullanacak bir Mesih beklentisi, modern tabirle Hz. İsa ile örtüşmüyordu.
Bugün Yahudiler, Hz. Davud soyundan gelen, Kudüs’ü başkent yapacak bütün Yahudileri bir araya getirecek ve Hz. Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa edecek büyük Kralı “Mesih”i beklemektedirler.
Hıristiyanlıkta Mesih inancı
Bir din olarak Hıristiyanlıkta Mesih inancının köklerine inmek yerine, bugün Amerika Birleşik Devletleri’nde var olan Evangelizm mezhebi üzerinden konuyu ele almak daha faydalı olacaktır. Çünkü bu inanç, bugünkü dünyamızın siyasetini ve Amerika Birleşik Devletleri’nin devlet yönetimini ve uygulamalarını etkilemektedir. Dünyalık işleri derinden etkileyen Evangelizmin Mesih anlayışı, Kudüs’ü Ortadoğu’yu bir yönüyle dünyayı etkilemektedir.
Evangelist Hıristiyanlar, Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan orta sınıf Hıristiyanlardır. Yahudilik ve Hıristiyanlığın diğer mezheplerine göre, daha çok halk Hıristiyanlığı tabiri kullanabiliriz. Kendileri Hıristiyan olmakla beraber, bir yönüyle Mesih beklentileri ile Yahudilerden daha radikal bir anlayışa sahiptirler. Denilebilir ki Evangelistler için Mesih anlayışı, bütün dinlerde olan kurtuluş teolojisinin radikalleşmiş halini temsil etmektedir.
Onlara göre Hz. İsa Mesih, Yahudiler ve Romalılar tarafından çarmıha gerildikten sonra göğe yükselmişken, ahir zamanda Kudüs’e inecek, başta Hıristiyanlar ve Yahudileri sancağı altında toplayacak ve yapılacak büyük savaşta, başta Müslümanlar olmak üzere, bütün din mensuplarını ve düşmanları yenecek, Kudüs’te Süleyman tapınağını inşa edecek, bütün Yahudileri Arz-ı Mev’uda toplayacak, bağlıları Hıristiyanlar ve Yahudilerle birlikte tekrar göğe yükselecektir.
Evangelizmin itikad açısından tehlikeli iki yönü vardır. İlki, Mesih inancına Yahudilerden daha radikal bir inanç taşımaları ve Yahudilerinkine benzer bir şekilde, Hz. İsa’nın başta İslam olmak üzere, diğer din mensuplarına düşman olacağı inancıdır. Daha tehlikeli olanı ise Mesih’in gelişinin ve Hz. İsa’nın düşmanlarla yapacağı büyük savaşın bu günlerde olacağına inanmalarıdır.
‘Tanrı’yı kıyamete zorlamak’ (!)
İşin daha da trajik yanı, Mesih Hz. İsa’nın dönmesi için oluşması gereken şartları oluşturmaya zorlamalarıdır. “Tanrı’yı kıyamete zorlamak” şeklinde ifade edilen bu inancın, Kudüs’ün başkent olması, Yahudilerin Arz-ı Mev’ud’da toplanmaları, Süleyman Tapınağı’nın yeniden inşası gibi bugün mevcut olmayan unsurları tamamlamak için zorlamaya gittikleri görülmektedir.
Alabama seçimlerini kaybetme riskini gören Trump, eyalet halkının Evangelist eğilimlerini bildiği için el çabukluğu ile Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmeye yeltendi. Ardından bu hukuksuz girişim karşısında ne kadar yalnız olduğunu, BM Genel Kurulu’ndaki oylamada görmüş oldu.
Evangelistler için en tehlikeli ve kışkırtıcı mesel de Mesih’in ordusuna katılan herkesin, onunla birlikte tekrar göğe yükselmesi ve cennete gitmesidir. Görünen o ki kolay yönden cennete gitme dürtüsü, Evangelistleri bir sürü radikal maceraya sürüklemektedir.
-İhsan Aktaş