Merhaba Günlük,
Nasılsın? Görüşmeyeli pek de yıllandığını sanmıyorum. Ben ne kadar pasrlansam
paslanırsam, sen aksine daha da parlıyor, dolup taşıyorsun.
Paslanmak demişken, bugün bir öğrencim bana bir dörtlük okuyup bunun kime ait olduğunu sordu. İnanır mısın, bilemedim. Ama merak etme, öğrencimin karşısında kültürsüz, bilgisiz biri gibi görünmek istemedim. Hemen “Bu yeni dörtlük de kiminmiş, her yeni gün yeni bir şair çıkıyor meydana!” diyerek, işi alaya vurdum. Öğrencim hakkımda ne düşündü bilmiyorum. Fakat öğretmeninin deli çağlarını bilse, en ufak bir şüpheye bile düşmezdi oysa.
Bende kalktım ona, eski defterlerimden kalma bir dörtlük mırıldandım. “Hadi kolaysa sen bul bakalım bunun kime ait olduğunu.” dedim. Son derece kendinden emin, “Bulurum hocam, ne var bunda. Edebiyat benim can damarım!” dedi kerata. Ona bakınca kendi gençliğimi görüyorum. Tıpkı ben… Aklıma, aynı çokbilmiş edayla edebiyat öğretmenlerime yönlendirdiğim ince konular hakkındaki sorularım, onların şiir ve edebiyat hakkındaki yanlışlarını yüzlerine vurma heveslerim geldi…
Peki, bundan pişman mıyım? Asla! Geriye dönebilsem entelektüel birikim peşinde koşan halime, hiç durmamasını, eylemlerine devam etmesini söylerdim. Ama eklerdim “Şimdi bununla övünüyorsun, bunlardan kıvanç duyuyorsun, duy. Bunlar iyi şeyler ama anın büyüsüne kapılıp hiçbir zaman bu meşgale uğraşlarının peşini bırakma.” derdim.
Eh, şimdi, antin kuntin dizeleri ve sahiplerini bilemesek de elimiz kalem tutuyor çok şükür. Okuduk, kavradık, detayı unuttuk. Ama bu ecza, yüreğimize, oradan da kalemimize yöneldi şimdi işte.
Öğretmen olmak zor iş. Bir sürü öğrenmeye aç beyine hizmet etmeye çalışıyorsun.
Hizmet dediğime bakma, hor görmüyorum bunu. Elime tekrardan imkân sunulsa, mühendislik,
doktorluk veya dünyanın en iyi para kazandıran mesleğini seçme şansı verilse,
yine öğretmenliği seçerdim.
Öğrencim geri geldi sonra:
– Buldum hocam buldum, ama inanamayacağınız bir şey de gördüm! Dedi. Meraklanmış gibi:
– Nedir peki? Dedim.
– Hocam, sorduğunuz şairi buldum, hem de ismi sizinle aynı.
Tesadüfe bakar mısınız ya!
23.04.2047 – Üsküdar
Yusuf Dursun – TÜGVA Fikir Akademisi Öğrencisi
FSM Vakıf Üniversitesi – Türkçe Öğretmenliği
Ölümsüzlük Reçetesi
Allah’tan ne gelirse ona râzı ol!
Bu dünya renkli bir gölge gibidir, onun peşine düşersen kaçar;
sen kaçarsan o seni kovalar.
Bu dünyanın kusuru bin, meziyeti ise birdir. İnsan bunu nasıl geçirirse,
o öyle geçer. Bütün halka içten gelen merhamet göster.
Bütün iyilikler bilginin faydasıdır. Bilgi ile göğe dahi yol bulunur.
Büyüklük taslayan, kibirli ve küstah adam, tatsız ve sevimsiz olur;
kibirli insanın itibarı günden güne azalır.
Eğer kendine candan bağlı birisini arıyorsan, sözün kısası,
kendinden daha candan birini bulamazsın.
Dâima iyilik yap ki, kendin de iyilik bul.
Doğan ölür, ondan eser olarak söz kalır. Sözünü iyi söyle, ölümsüz olursun.
Yusuf Has Hâcib; Kutadgu Bilig
-Yusuf Dursun