Haydi, gel yiğidim
Seninle beraber Kudüs’e gidelim Kudüs bize ev olur,
Ana, baba.
Hatta Rabbimizden istersek Kudüs bize evlat olur.
Zaten
Kudüs’ten daha güzel evlat istenir mi bu dünyadan Şam kapısına yaklaşalım da Allah-u Ekber nidalarıyla Kudüs’ü bir de Kudüs’ten dinleyelim…
Ve unutturma da bir mendil alayım çarşıdan İpek bir mendil.
Asırlardır ümmete ağlayan Mescid-i Aksa var orada Kapısında nöbet tutan gözü yaşlı Müslümanlar…
Onlar için umut var, onlara müjdelenen bir cennet var. Gözyaşlarını ipek mendillerimizle silelim,
Bu uğurda evladını genç yaşta toprağa veren anaların. Vuslat türküleri söyleyelim pusulamız Kudüs’ü gösterirken Başımız dik olsun, içimiz kan ağlarken bile
Zeytin Dağı’na çıkıp Ömer edasıyla bakalım bir de Kudüs’e Ve haykıralım tüm âleme,
Garp da bizim Şark da bizim!
Allah lafzının anıldığı her coğrafya bizim!
Biz o tepeden yarı hırçın yarı mahzun bağırdıkça yeryüzüne Gökyüzünün sessizliğindeki o fısıltıyı duyalım yüreğimizde. Haydi kalk! Ne duruyorsun!
Allah’ın nurunun tamamlanmasına bizler de vesile olalım. Saatlerimizi her daim Kudüs’e ayarlayıp
Bu yolda ümmeti uyandırmakla vazifelendirilmiş, Bir köle de biz olalım.
Naralar atalım sırtımızı şanlı tarihimize yaslayarak
Ve bir yanımıza Kıble Mescidi’ni diğer yanımıza Kubbetü’s Sahra’yı alıp Müjdecimizin müjdesi olan namazı vahdet halinde kılalım.
Haydi, gel yiğidim,
Bu yol uğruna canımızdan geçip teslim olalım. Bu yol uğruna bir İsmail de biz olalım…
-Burcu Turgut