Türler arasında “şehir kitaplığı” bizim en çok ihmal ettiğimiz ya da şöyle söyleyelim, en az ilgilendiğimiz alanlardan biridir. Çünkü “şehir” meselesine karşı, genelde romantik birkaç söz dışında çok fazla cümle kuramayız. İşte betonlaşmaya karşıyızdır, gökdelenler kötüdür, yeşili ve sosyal alanları genişletmeliyizdir, ah eski güzel şehirlerimiz neredelerdir gibi gibi…
Bu kadar önemli bir konuya sosyolojiyi atlamadan dalmak, kafa yormak, ince işçilikle uzun uzun çalışmak, her yiğidin harcı olmuyor. Cihan Aktaş istisnalardan biri. Uzun süredir şehir ve medeniyet ilişkisi ile ilgilendiğini konuyla ilgili herkes az çok bilir. Son yayınladığı eseri “Rüzgârla İyi Geçinmek” te de bu birikimi görmek mümkün zaten.
Esenler ilçesinin hikâyesini yazmakla başlayıp, göçle değişen İstanbul sosyolojisini ve bununla bağlantılı Türkiye gerçeklerini hakkıyla anlatmaya çalışmış Aktaş. Kuruluşu, coğrafi konumu ve tarihi serüveni itibariyle önemli bir yeri olan Esenler, aslında bize İstanbul’un, 60’lardan bu yana durmadan devam eden değişim öyküsünü anlatıyor. Kitap üzerine kendisi ile konuştuğumuzda “Ayrıntılar üzerinden bir şehrin tasvirini yapmaya çalıştım.” demişti. Esenler’in, kendisi için Türkiye’yi yeniden tanıma atölyesine dönüştüğünü de eklemişti.
Kitabın bir güzel tarafı da şehri pek çok farklı açıdan anlatırken, insan hikâyeleri ile beslenerek ilerlemesi. Mahalle muhtarına, sokağın yaşlısına, kahvehanedekilere, göçün gerçek tanıklarına, yoksulluğu görmüş olanlara, yardımlaşma derneklerine vs. başvurarak içeriği zenginleştirmesi…
Şu aralar, devamı niteliğinde ikinci kitaba hazırlanıyor Cihan Hanım. Kalemine kuvvet diliyoruz. O yazsın ki şehir üzerine konuşmanın kıymetini tekrar tekrar hatırlayalım.
(Rüzgârla İyi Geçinmek, Cihan Aktaş, Esenler Şehir Düşünce Merkezi, 380 sayfa, Temmuz 2018)
-Yusuf Temizcan