Umut bir kelime, umut bir isim değildir, ey oğul!*
Umut, kendi dizlerinin farkında olmandır.
Umut, yürüyüştür.
Umut, zaferin ayak seslerini dinlemendir.
Umut, rüyaların hayallere, hayallerin gerçeklere dönüşerek gelişinin yollarına çıkmandır.
Umut bakıştır, umut görüştür, umut duruştur, umut bir oluşu bekleyiştir.
Umut, filizlenen yüreklerin bin yıllık çınarlara duruşudur.
Umut, tarihlenen köklerin istikbale kanatlanmasıdır.
Umut sensin ey oğul…
Umut, kalbindeki imandır.
Umut, Rabbine yakarışındır.
Umut, Rabbine yönelişindir.
Umut, Rabbine secdendir.
Umut, dualarındır.
Umut, hizmetkârı olduğun davandır.
Umut, İ’layı Kelimetullah’tır. (Allah adını yüceltmek.)
Umut, ayağa kalkıp meydana dalmandır; meydan, meydan olmadan da eve dönmemendir umut…
Umut, dik durmandır, dimdik durmandır…
Umut, yaşama sevincindir.
Umut, aşkındır.
Umut, sevgi dolu gönlündür.
Umut, laf değildir, ey oğul!
Umut iştir, umut emektir, umut çabadır, umut harekettir, umut idrak etmektir, umut dert etmektir, umut tahayyül etmektir, umut fikretmektir, umut oluştur, umut fiildir, umut eylemdir, umut eylemedir.
Mesela umut;
Hz. Peygamber gibi; bir eline ayı, bir eline güneşi verseler de yolundan dönmemendir.
Hz. Ebubekir gibi, mağarada iki kişiden biri olabilmendir.
Hz. Ömer gibi, yürüyen adalet olabilmendir.
Hz. Osman gibi, yürüyen edep olabilmendir.
Hz. Ali gibi, bir harfe kırk yılını verebilmen ve bir emanet için ölüm yatağına yatabilmendir.
Tarık bin Ziyad’ın yolunda; şehitlerini nur ile toprağa verip gemilerini nar ile denize gömebilmendir.
Farabî gibi, erdemi şehir yapabilmendir.
İbn Arabî’nin evetle hayırı arasında, ruhları bedenlerden ayırabilmendir.
Sultan Selahaddin’in Mescid-i Aksa’da özgür bıraktığı ezanı, yine aynı mekânda secdeyle buluşturmandır.
Sultan Alparslan’ın bin yıl önce Malazgirt’te fırlattığı oku havada yakalaman ve bir bin yıl daha, bir bin yıl daha öteye atmandır.
Yesevî gibi defter-i sâni sözün açabilmendir.
Taptuk Emre dergâhında ete kemiğe bürünmen, Yunus diye görünmendir.
Şems’in tutuşturduğu ateşin ortasında hamken pişip yanman, olduğun gibi görünüp göründüğün gibi olmandır.
Sultan Baybars gibi, umudu unutmuşlar için umudun yeni adı ve umudun müjdecisi olmandır.
Sultan Fatih’in şehirler bünyad ederken kalpleri abad etmesi gibi, gönüllerin sultanı olabilmendir.
Ulubatlı Hasan’ın burçlara diktiği, o asla inmeyecek sancak olabilmendir.
Sinan gibi elifleri minare minare çekmen, secdeleri kubbe kubbe örtmendir.
Bâkî gibi, bu kubbede hoş bir sada bırakabilmendir.
Itrî gibi, ölülerin dirisine, dirilerin ölüsüne tekbirler, tehliller ve salavatlar bestesi olabilmendir.
Şeyh Galip gibi, zübde-i âlem idraki içinde hem hüsn hem de aşk olabilmendir.
Erbakan gibi, ‘Bana ne Amerika’dan!’ resti çekebilmendir.
Erdoğan misali ‘Topunuz gelin!’ diye meydan okuyabilmendir.
Necip Fazılcasına ‘Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta’ diyerek, her daim sefer üzere olmandır.
Dedik ya, umut sensin, ey oğul! …
Sen Kızılelma’sın…
Bir ayağın bir ufukta, öbür ayağın diğer ufukta, umudun şafağı olacaksın.
Kâinata vicdanla, insafla, ölçüyle, şefkatle, merhametle, bediiyatla dokunup insanlık âleminin çölleşmiş kıyılarına vuran umut dalgaları olacaksın.
Esatir-i Atlas masaldır; milletini, Ümmet-i Muhammedi ve bütün insanlığı omuzunda taşıyacak, kardeşliğin umut tohumlarını ekeceksin.
Hakkı üstün tutacak, adaletle hükmedecek, hakkaniyetten ayrılmayacak ve tüm mazlumların umut yurdu olacaksın.
Yalnızca hakikate sadakat gösterecek ve doğruluğun umut sözü olacaksın.
Malumat sahilinde kürek mahkûmu değil; ilim, irfan ve hikmet dalgıçlarının umut deryası olacaksın.
Çağın çoraklaşmış kalplerinde açan umut çiçeği olacaksın.
Çağın buz tutmuş kalplerinde yanan umut ateşi olacaksın.
Çağın zulmet kaplamış kalplerine doğan umudun nûr güneşi olacaksın.
Umuttun, umutsun, umut olacaksın…
Velhasıl-ı kelam; umut, umut olmaktır, ey oğul!
Oğul, Türkçemizde kız-erkek ayrımı olmaksızın tüm yavrularımız için kullanılan bir kelimedir.
-Mustafa Şen