Emaneti ehline veremedikten sonra, onu taşıyacak kim kalır ki…
Ehliyet, liyakat ve sadakat gibi kavramlar üzerinden konuşulan siyasî konuları adalet ve emanet üzerinden konuşmak daha doğru. Ahlak ve feragati merkeze alarak bu konuları konuşmak zorundayız.
Siyaset; bir yönetme sanatı olmaktan ziyade, kendimiz için ve kendimize göre yönetelim anlayışına dönüştüğünden, hayal ile gerçek, hayat ile kurgu birbirine karıştı. Sonuçta ne doğru bildiklerimiz gerçekten doğru anlaşılıyor ne de yanlışlardan uzak yaşayabiliyoruz.
Siyaset: Halkı kurtulacakları yola irşat etmekle, onların salah ve felahına çalışmaktır, şeklinde tarif edilmiştir.
Siyaset:
1- Bir işi gözetmek,
2- Halka ait işleri gözeterek usulüne uygun yürütmek,
3- Akıllı, tedbirli ve İhtiyatlı davranış anlamlarına gelmektedir.
Siyaset ve idare, temel ölçülerini hikmet, din ve ahlaktan almalıdır. Günümüzde ise çoğunlukla, yalan ve hile, tezvirat ve iğfal, siyaseti şekillendiriyor.
Siyasi mücadele; iktidar olma mücadelesi olmaktan çok, toplumsal ve siyasal sorumluluk alma ve işleri ahlakî ilkelere göre yapma mücadelesi olmalıdır. Siyasi süreç, insanların başkalarıyla veya gurupların birbirleriyle yaşadıkları ı̇ktı̇dar ilişkilerini ve iktidara gelme mücadelelerini belirleyen, yol, usul ve kaidelerdir.
Ahlak, duygu ve değerler yönünden insanı mutluluğa taşıyan davranışlardır. Vicdanın inşa edip koruduğu davranışlara ahlak, diyebiliriz. Ahlak insanın özünü güzelleştirmiyorsa gerçek ahlak değildir.
Bir kötülük gördüğünüz zaman onu;
1-Elinizle değiştirin: İdari yetkiyle kötülükle mücadele edin.
2-Dilinizle değiştirin: İlim, ı̇rşad ve tebliğ metotlarını kullanın.
3-Kalbinizle değiştirin: Kötülüğü sevmeyin, kötülerin taraftarı olmayın, kötülük işlemekte ısrar edenlerle alakanızı kesin, kötülere boykot uygulayın, onları tecrit edin.
Almamız gereken temel dersler
Kötülüğü bizden olanlar engelleyebilir. Müslüman insan, gördüğü kötülükle mücadele eder. Hadis’in bize emrettiği kötülükle mücadeledir. Bu asli görevimizi yok saymak için; el ile mücadele etmek devletin, dil ile mücadele etmek alimlerin görevidir. Biz etliye sütlüye karışmayalım diyemeyiz.
İki tür insan vardır:
1- Değerli insanlar,
2- Fiyatı olan insanlar.
Peygamberler, ahlak ile hayatın birbirinden koparılamaz bir bütün olduğunu öğretebilmek için hayatlarını feda etmişlerdir.
Biz, tercihlere karşıyız. Kabile ahlakıyla şekillenen siyaset “biz veya onlar” tercihini dayatır. Yanlışı görme, kol kırılır yen içinde kalır, anlayışını öğütler. “Bizim en kötümüz, onların en iyisinden daha iyidir” safsatasını dillendirir. Bulunduğumuz yere çok büyük bedeller ödeyerek geldik, mazlumiyetlerden, mağduriyetlerden geldik, bazı şeyleri görmeyelim, bazı yanlışları yapabilelim” der.
Böyle bir siyaset anlayışı, aslında ahlaktan ve maneviyattan uzaklaşarak yakalandığımız dünyevileşme hastalığıdır. Bunun şifası ise, var olan az da olsa, onunla yetinebilmek, kanaatkârlık, mutluluğu parada, tutkularda veya makamda aramamaktır.
Temel Değerlerimiz
4 temel değeri esas alan bir siyaset felsefesine sahip olmalıyız.
1-Hakikat: Siyasetin doğruluk ve hukuk’a uygunluk kriteridir. Siyaseti rant ve yağma olarak gören, devlet malına tamahkârlığı arzulayanlar, bu değerden mahrum kalırlar.
2-Fazilet: Siyasetin ahlak kriteridir. İnsan kalitesinin yükseltilmesi için kuşanılan olgunluk ölçülerini ifade eder. Siyaset, erdemli bir topluma ulaşma ve onu geliştirme maksadını gütmelidir.
3-İstikamet: Siyasetin doğruluk ilkesi, pusulası; kontrol ve özeleştiri kriteridir.
4-Akıbet: Siyasetin gaye unsuru, hedef boyutudur. Yaptığımız işler, iki dünyada da yapılması gereken işler olmalıdır. Hedeflerini kaybetmiş kitleler güzel bir gelecek inşa edemezler.
Asr-ı Saadet
İnsanların en mutlu zamanları, peygamberlerin içlerinde olduğu ve aynı zamanda çilelerin en yoğun yaşandığı dönemlerdi. Bu devirlerin zirvesi efendimizin yaşadığı çağdır. “Asr-ı saadet” yani mutluluk çağı.
O dönemi Mutluluk cağı kılan 3 temel sebep vardı;
1- Güven duygusu: Allah’a- peygambere ve kardeşlere güven.
2- Fikri tutarlılık: Bir kişinin söylediği bir fikir, temel esaslara uygun olduğu müddetçe hepsinin ortak kanaati haline geliyordu.
3-Manevi tatmin: İç huzur… Onlar, namazı ve ibadet iklimini Allah ile kavuşma, birbirleriyle kaynaşma imkânı olarak görüyorlardı. Kişi, kendisini ve başkalarını aldatmadığı, dürüst olduğu zaman ı̇ç huzura kavuşur. Mesaimizi ve enerjimizi güvenle birbirimize sokulabileceğimiz, enerjimizi tüketmeyeceğimiz, birbirimizi incitmeyecek hususlara odaklamalıyız. Bunun yolu ise herkes için iyilik düşünebilmektir.
Sözün filtresi
Sokrat bilgiyi öğrenip saklama yönüyle saygıdeğer bir adamdı. Bir dostu kendisine bir arkadaşının kendisi hakkında konuştuğu yönünde haber getirdi. Sokrat, seni dinlerim ama istersen önce bu sözü 3 filtre ile filtreleyelim der.
1-Gerçeklik filtresi: Bana söyleyeceğin şeyin, tam anlamıyla gerçek olduğundan ve yaşandığından emin misin? Bu sözü kendin duydun mu?
Hayır…
Olsun ikinci filtreyi geçersen seni dinleyebilirim.
2-İyilik filtresi: Söyleyeceğin şey iyi bir şey mi?
Hayır…
Olsun üçüncü filtreyi geçersen seni dinleyebilirim.
3- İşe yararlık filtresi: Söyleyeceğin şey, benim – senin- dostumun veya diğer insanların işine yarar mı?
Hayır…
İyi de dostum. Mademki gerçek değil, iyi değil ve işe yaramıyor, faydasız bir şey, bunu bana niçin anlatacaksın…
-Selim Cerrah