Abdullah Kara & Dr. Elif Hilal KaraAsr-ı Saadet

Nebevi Siyaset

1.56BinOkunma

Nebevî siyasetin aslı hikmete dayanır. Olaylara hikmet nazarıyla bakan peygamberler, insanların gördüklerinden çok daha ötesini görmüşlerdir. Olanları hikmetle değerlendirip duruma hikmetle müdahale etmişlerdir. Dahası onlar, davet görevlerini en güzel şekilde yapmak ve hikmetle hareket etmekle yükümlüydüler. “Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et…” (Nahl, 125) buyuran Allah Teâlâ, Allah Resûlü (sav) ve diğer peygamberlerin davetteki siyasetlerinin yolunu açıkça bildirmiştir.

“Şüphesiz Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse ona çokça hayır verilmiştir.” (Bakara, 269)

Hikmetle bakmayı, hikmetle hareket etmeyi önceleyen Allah (cc), peygamberlerine insanları eğitirken hikmetle hareket etmeyi emreder. Bunu en güzel şekilde yerine getiren Hz. Peygamber’i övgü dolu sözlerle anar.

“Size, içinizden ayetlerimizi okuyacak, sizi kötülüklerden arındıracak, kitap ve hikmeti öğretip bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik.” (Bakara, 151)

“Onları arındırıyor, kitabı ve hikmeti öğretiyor…” (Âl-î İmrân, 164)

“Ümmi kimseler arasından, kendilerine ayetlerini okuyan, onları arındıran, kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O’dur.” (Cuma, 2)

Beni Rabbim terbiye etti

Nebevi siyasetin kaynağı vahiydir. Peygamberlere vahiyle hareket etmelerini emreden Allah (cc), yürüyecekleri yolun sınırlarını belirleyerek, onlara ve onlara uyan Müminlere bir ölçü koymuştur. “Onlara de ki: Ben size, Allah’ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben yalnızca, bana gönderilen vahye uyuyorum. De ki: Görenle görmeyen bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?” (En’âm, 50)

“De ki: … Ben sizin arzularınıza uymam. Bunu yaparsam saparım. Hidayete erenlerden olmam.” (En’âm, 56)

“…De ki: Ben ancak Rabbimden bana vahyolunana uyarım. Bu (Kuran), Rabbinizden gelen basiretlerdir (kalp gözlerini açan beyanlardır); inanan bir kavim için hidayet ve rahmettir.” (A’râf, 203)

Allah Resûlü (sav) bu hususa dikkat çekerek Beni Rabbim terbiye etti. Terbiyemi en güzel şekilde yaptı.” Buyurur. (Münâvî, Feyzû’l-kadir, 1/224.)

Ayet ve hadislerde de belirtildiği üzere peygamberlerin söz, hal, hareket ve siyasetlerinin kaynağı vahiydir. (Necm, 3-4) Tebliğ, davet, mücadele ve siyasetlerini vahyin ışığında, Allah’ın emir ve yasakları doğrultusunda yürütürler.

“Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlanma dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et (ona dayanıp güven). Allah, tevekkül edenleri sever.” (Âl-i İmrân, 159) buyrulur.

Nebevî siyaset, insanın inşasıyla başlar

Nebevî siyaset, insanın inşasıyla başlar. Her konuda peygamberlere yol gösteren vahiy; davet, yönetim ve siyaset konularında da yol gösterir. Kur’an-ı Kerim, nebevî siyaseti insanın inşasıyla başlatır. Onu ayetlerle eğiterek olgunlaştırır, davet ve yönetimi bilinçli bir şekilde yapmasını sağlar.

Kur’an, İslam davet ve mücadelesini ve yönetimi çok önemser. Bu nedenle Müslümanları yönetmeye talip olan kişilerin kendilerini yetiştirmesini ister. Bunu yapanların öncelikle fikrî, ahlakî ve kalbî inşa sürecinden geçmeleri gerektiğini bildirir.

Fikir ve düşüncenin inşasını, “ikra /oku” ile başlatan Allah (cc), insandan vahyi okuduğu gibi kâinat kitabını da okumasını emreder. Ona semadaki gezegenlerden, dünyadaki bitkilere kadar kâinatı ve kurulu eşsiz düzeni, nefsini, tarihi olayları, insani ilişkileri, dostunu ve düşmanını okuması gerektiğini bildirir. “Rabbinin adıyla oku!” buyurarak, davetçiden okuyacağı şeyi Allah için, Allah’ın gösterdiği doğrultuda, Onun çizdiği sınırlar içinde, basiret ve hikmet ışığında, ders çıkararak okumasını ister.

Ey örtüsüne bürünen, kalk ve uyar

Ahlakın inşasını Alak suresinden hemen sonra inen Müddessir suresi ile başlatan Allah (cc), davetçi, yönetici ve nebevî siyasete talip olanları sosyal ilişkiler açısından ve ahlaken inşa eder. “Ey örtüsüne bürünen, kalk ve inzar et! Rabbini büyük tanı!” (Müddessir, 3) buyurarak sürecin aşamalarını,  “Elbiseni temizle!” “Kötülüklerden uzaklaş!” “Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma!”  “Rabbin için sabret!” buyurarak ise davetçi ve nebevî siyaset talibinin Rabbanî bilinçle hareket etmesini bildirir.   

Müddessir suresinden sonra inen Müzemmil suresinde Allah Resûlü’ne (sav) gece namazı kılıp, Kur’an okumasını emreden Rabbimiz, kalbî hayatın inşasını başlatır. “Rabbinin adını an ve bütün benliğinle O’na yönel!” (Müzzemmil, 8) buyurarak, kalbini Rabbine açmasını, Allah’a tevekkül ederek O’na dayanıp güvenmesini ister.

Hz. Âişe’nin de bildirdiği gibi Kur’an ahlakıyla ahlaklanan Hz. Peygamber, nebevî siyaseti ile hayatı boyunca insanlara örnek olmuş, tavrıyla kalpleri kazanıp gönüllerde taht kurmuştur. Yirmi üç yıl süren tebliğ ve davet mücadelesinde eşsiz başarılar sağlamış, yalnızca yaşadığı zaman ve coğrafyadaki insanlara değil dünyanın dört bir tarafında yaşayan bütün insanlara da örnek olmuştur. Kıyamet gününe kadar da insanlığa örnek olmaya devam edecektir.

-Abdullah Kara