Selamın aleyküm kıymetli kardeşlerim;
Fikirname Dergisi olarak bu ay “Siyaset ve Ahlak” konusunu işledik. Ahlaklı siyaset mümkün müdür? Siyasette liyakat ne derece önemlidir? Siyaset gerçekten de kaçınılması gereken bir mecra mıdır? Sorularına cevaplar arıyoruz.
Siyaset ahlakından kastımız bir devlet ahlakının söz konusu olmasıdır. Nasıl ki bireysel ahlaktan, meslek ahlakından ve aile ahlakından bahsediyorsak bir devlet ahlakı da elbette ki var olmalıdır.
Bahsetmiş olduğumuz bu devlet ahlakı, insanların siyasette nasıl davranmaları gerektiğinin bilgisini veren ahlaktır. Yani her siyasetçi, siyasette belli bir iyiyi gözetmeli ve iyi niyetle hareket etmelidir.
Ancak baktığımız zaman siyaseti kötüye kullanan, ahlak prensiplerinden uzak siyasetçiler de vardır. Bu bize iyi siyasetin olabileceği gibi kötü siyasetin de mümkün olduğunu gösteriyor. İyiden kastımız Allah’ın razı olacağı bir şekilde siyaseti yürütmek, kötüden kastımız ise bunun tam tersi…
O zaman burada ‘Siyaset Ahlakı’ ve ‘Politikacının Ahlakı’ diye iki ayrı kavramdan bahsetmemiz gerekecek.
Bugün, siyaset ahlakı diye aslında siyasetçinin ahlakı konuşuluyor. Yani siyasetçinin içinde yer aldığı siyaset evreni değil, siyasetçinin siyasal davranışı konuşulmuş oluyor.
Böylece siyaset, ahlaktan çok uzakmış gibi görülüyor. Bu da siyaseti, şer olarak görüp uzaklaşılması gereken bir mecra konumuna düşürüyor.
Aslında bizler, öncelikli olarak siyasetin özünü kavramalıyız. Siyaset kavramının bizler için ne ifade ettiğini yani.
Daha sonrasında ise; ahlaklı siyasetçilerin varlığıyla değil siyaset mefhumunun üzerindeki tortularla mücadele etmeliyiz.
Alışılagelmiş siyaset anlayışımızı ancak ve ancak bu şekilde değiştirebiliriz…
Siyasetin sahil-i selameti olarak gördüğümüz “Ahlak Limanı”nı yeniden inşâ etmek ve gelecek sayıda buluşmak ümidiyle…
-Suat Kır