Sibel ERASLANSiyasetSiyasetin Tek Limanı Ahlak

Siyasilerden Ne Bekliyoruz?

1.23BinOkunma

Siyasetname geleneğimizde, yöneticilerde aranan özellikler, aynı zamanda fazilet sahibi insanı tarif eder. O, insan-ı kâmildir… Ve siyaset de yönetim sanatıdır. Her şeyi yerli yerine koyan amelelere, ”siyasetle taşıdınız, aferin” diyen eski zaman bezirgânlarından, rahvan koşacak en seçme atlarını ustalıkla terbiye eden seyislere kadar, bizde siyaset hayatın içindeki ehliyet ve maharettir.

Son yüzyıl, siyasetin sadece idare değil temsil anlamının dahaca öne çıktığı bir dönem olarak, geleneksel anlamda Allah’a verilecek hesabın yanı sıra, kul hakkının veya vatandaşlara verilecek hesabın çarpıcı bir şekilde hakim olduğu bir süreçler mimarisi doğurmuştur. Toplumsal sözleşmeye dair esasların kuvvetlenmesi, siyasete; giderek ahlak felsefesi içkinliğinden sıyrılarak, çıkarların ve menfaatlerin (bireysel ve kamusal manada) planlandığı profesyonel bir nosyon kazandırmıştır.

Caddeler, havalimanları, parti teşkilat binaları, gazeteler, sosyal medya, milletvekili veya belediye başkan adaylarıyla dolu… Bu neşeli ve istekli kalabalığa bakınca ister istemez kendimizi gözden geçiriyoruz. Soru şu; “Siyasetçilerden bizim beklentilerimiz nelerdir?”

Bizlerin temsilcisi olan siyasetçilerimizde aradığımız özellikler, tarih boyunca siyasetnamelerin asli konusu olmuştur. Kutadgu Bilig’den, Ahlak-ı Ala’i’ye kadar göz gezdirebileceğiniz tüm siyasetnameler, devlet yönetiminin aynı zamanda bir faziletler ahkamı, bir ahlak felsefesi, bir değerler ufku gerektirdiğini söyler. Sultanlara ahlakı, dini, iyiliği, mertliği, teba ile iyi geçimi, adaletin gerekliliğini hatırlatan risaleler geleneği, sadece edebiyatın değil, siyaset ve hukuk tarihimizin de tavrıdır.

Yeniden itibar kazanması yanıltmasın 

Kötü yöneticiler, idareyi kendi çıkarları doğrultusunda suistimal eden zevat, toplumun tüm zenginliğini emen mantarlaşmış vesayet odakları, siyasete ve siyasetçiye güveni zaman içinde yok eder. Bu noktada, cemiyetin akil kişileri siyasetten giderek daha fazla kaçınırlar, imtina ederler. İyiler ve doğrular siyasetten çekildikçe meydan kötülere kalır, toplum ifsat olmaya devam eder durur. Siyasetten uzak durmak kişisel sorumluluğumuzu kaldırmaz. Siyasetle ilişkisizlik, mesafe, uzaklık, bizi kurtarmaya yetmez.

Bu konuda Selçuklu siyasetinin yaslandığı alimler ve medreseler geleneği, tarihteki gidişatın “ilişkisizlik” bağlamında olmadığını ortaya koyacak örneklerle doludur. Özellikle Nizamülmülk ve siyasetname geleneği, ilim ve siyaset, alim ve halife dolayısıyla ahlak ve devlet ilişkisini, medeni bir harmoni olarak nasıl ince bir ahenkle kompoze ettiğimizi ortaya koyar. Siyasetnameleri hem yönetim sanatı hem de ahlak dersi olarak çift katmanlı okumaya tabi tuttuğumuzda zerreden galaksilere uzanan yaratılışı, yani fıtratı, yani doğal hukuku da izlemiş, öğrenmiş oluruz.

Siyasilerin akl-ı selim, kalb-i selim, zevk-i selim sahibi olmalarını isteriz. İdarecilik ve insanlarla iletişim, meselelere sahip çıkma, sorun çözme kabiliyetine sahip olmalarını bekleriz. Meslek sahibi olmalarını, bir ilim veya sanat konusunda ehil olmalarının yanı sıra; toplumumuzun iktisadi, sosyal, kültürel meseleleri hakkında, yaşadığımız çağın problemleri ve çözümü yönünde fikir sahibi olmalarını da isteriz. Vekillerimiz toplumuna yabancı kimseler olmasın, geleneğimizi, örfümüzü, sosyolojimizi bilen müsamaha ve toplumsal barış taraftarı kimseler olsun isteriz.

Ve adalet… Milleti temsil eden vekiller, devletin ancak adaletle ayakta durabileceğini bilmeliler. Adalet onların en birincil vazifesidir. İşlerinde; ırkçılık, hemşerilik, akrabalık, zenginlik gibi konuları öncelik yapmamalılar. Hangi inançtan, hangi ırktan, hangi kesimden olursa olsun haklı olanın hakkı, zalimden alınıp kendisine iade olunmalıdır. Adalet toplumsal barışın membaıdır.

Siyasilerimizin dürüst olmaları gerekir. Yalancılık, sahtekarlık yapan, insanları aldatan, dürüst davranmayan kişilerin başa geçmesi, o millet için afettir. Sözünde duran vekiller istiyoruz…

Ve basiret… Siyasetin en önemli şartlarından birisi, vekillerimizin basiret ve feraset sahibi olmalarıdır. Hukukun ve adaletin tecellisini istemekte sebatkâr olmalıdır.

İstişare… Bağnaz ve “ben bilirimci” siyasetçi istemiyoruz. Akarsu yosun tutmaz misali, fikir hareketlerine açık ve çevresine danışan, fikir alan, karşılıklı fikirleri müzakere edip değerlendiren, açık zihinli, konuşması ve dinleyişiyle olumlu sinerji veren siyasiler istiyoruz…

-Sibel Eraslan