Psikolojide, “zaman miyobu” kavramı; “İleride büyük bir ödüle kavuşmak yerine kendilerine hemen sunulan küçük bir ödülü tercih eden kişi.” şeklinde tanımlanır. Zaman miyobu…
Kuran-ı Kerim’in birçok yerinde bahsedildiği üzere, Rabbimiz insanı kendisine kulluk etmesi için yaratmıştır. Bu kulluğu layığı ile yapma derecelerine göre ödüller vereceğini; yapmama derecelerine göre de cezalar vereceğini belirtmiştir. Bu sonuca, hayatımızın bir amaç uğruna olduğuna ve bu amacın da Allah’a kulluk olduğuna, hayatında hiç Kuran-ı Kerim açmayan biri de ulaşabilir; eğer hakkıyla düşünebilirse.
Ancak bizler, düşünme kabiliyetimizi kullanmaya fırsat bulamıyoruz. Sömürülmesi; dünya düzenini oluşturanlara kul olabilmesi için insanların düşünmeye, tefekkür etmeye fırsat bulamaması lazım. Gerçekleri düşünemeyecekler ve önlerine kolaylıkla sunulan zevklere dalacaklar. Anlık, belli bir zamanlık korkulara yenik düşecekler ve materyalizm kıskacına yakalanacaklar. “Düşünememe” gerçeğine Kuran-ı Kerim’in onlarca ayetinin sonundaki “…fakat insanların çoğu akl etmezler (gerçeği bilmek istemezler)” mealindeki ifadelerde rastlayabiliriz. Sadece kendi yaratılışımızı düşündüğümüzde dahi, bu dünyaya eğlenceye gelmediğimizi, bir gaye uğruna burada bulunduğumuzu idrak edebiliriz.
Bu idrakı kavradığımızda, Allah’ın emir ve yasaklarının anlamı ortaya çıkıyor bizim için. Namazın eğilip kalkmaktan ibaret kalmaması, orucun salt açlık hissi olmaması, cihadın sadece düşmanla savaşmak olmaması için bunları hangi amaç uğruna yaptığımızın farkında olmamız gerekir.
İnsanın sadece masa başına oturup ders çalışmak gibi bir gayesi olamaz, çalışamaz da. Sınavlarında iyi bir performans gösterip notunu yüksek tutmak uğruna oturur o masaya. Fabrikada çalışan o işçi, evde bakmakla mesul olduğu hanımı, çocukları uğruna girer toz toprak içine. 12 saat bir toz yığının içinde çalışmak, sadece para için açıklanamaz. Bir amaç uğruna olmaksızın nefes almak bile insana ağır gelebilir. Dünya zevklerinin çoğuna eriştikten sonra intihar edenler de bu gruba girebilir.
Allah Resulü’nün dinin direği olarak ifade ettiği namazı da, “Rabbimizi görür gibi” kılmamız için, “Bu dünya niye yaratıldı?” sorusuna kafa yormamız gerekir. Yoksa dünyada bulunan tuzaklara rahatlıkla düşeriz. Yoktan var eden Allah-u Teâlâ’nın “Namaz kılın, oruç tutun; bana kulluk edin. Karşılığında sonsuz hayatta; kulakların duymadığı, gözlerin görmediği, insan aklından geçmeyen nimetleri önünüze sereyim” müjdesini, bir insan ömrü kadar zamanda, maddi çıkarlarımıza değişebiliriz. Eğer “neden yaşam var?” sorusunu oturtamazsak zihnimizde, gevşeteceğimiz namazların cezası olarak, yakıtı taş ve insan olan cehennem azabıyla tehdit eden Allah’ın sözlerini, çevremizdeki birinin bizi kınamasına göre değersiz görebiliriz. İşte “zaman miyobu” burada karşımıza çıkıyor. Sonsuz ödül ve cezaları görmeye gözümüzün gücü yetmediği için; yakınımızdaki, Allah’ın ödül ve cezalarına göre çok küçük olan eylemlere takılıyoruz.
Asıl gerçek, uzaktaki tahtada yazılı, yapmamız gereken şey, gözümüze kadar sokulan yalan dolu kâğıtları yırtıp, hakikat gözlüğüyle ileri bakmaktır. İşte o zaman, gözümüz toprak dolmadan alnımız toprağa varır.
Haram kazanılan aş
Aştan sayılmaz
Hak için akmayan yaş
Yaştan sayılmaz
Kişi başım var diye övünmesin
Secdeye varmayan baş
Baştan sayılmaz.
-Necip Fazıl Kısakürek
-Mehmet Tokar