Arap Baharı reşit idarelere geçişi müjdeliyordu. Ama önü kesildi. Reşit idare yerine gılmanların idaresi teessüs etti. Tarihte benzeri kırılma dönemleri olmuştur. Bunu haber verenlerden birisi meşhur sahabe Ebu Hureyre’dir. Suyuti’nin el-Hasaisü’l-kübra gibi tarihi kayıtlarının da ortaya koyduğu gibi Ebu Hureyre kendisine iki tür bilgi, iki kap bilgi verildiğini bunlardan bir tanesini yaydığını diğerini ise gizlediğini ifade etmiştir. Aksi halde öldürülebileceğini ima etmiştir. Bu paylaşmadığı tehlikeli bilgi gelecekte baş gösterecek Kureyş’in gılmanları rejimiyle alakalı olabilir. Ak saçlılar yerine toyların iktidarı. Çünkü Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir: “Allah beni 60. Hicri yılına ulaştırmasın! Zira o zaman Kureyş’in gılmanları iktidara geleceklerdir. Onlar aramızda dolaşıyor, simalarından tanır gibiyim.”
Nitekim Muaviye İbni Ebu Sufyan’ın vefatıyla birlikte bu dönem sökün etmiştir. Yezid bin Muaviye saltanata geçmiş, bir yıl sonra, 61. hicri yılda Hazreti Hüseyin Kerbela’da şehit edilmiştir. Günümüzde de Cemal Kaşıkçı’yı benzeri bir zümre şehit etmiştir. Bunlara gulam/gılman rejimi denmektedir. Reşit idarenin zıddıdır.
Arap Baharı sırasında Mısır’da yaşayan Müslüman Kardeşler’in ileri gelenlerinden İsam el Aryan “Eleyse minkum raculun Reşit” başlıklı bir makale kaleme almıştır. Bu Kuran buyruğundan bir iktibastır. İçinizde aklı başında reşit bir adam yok mu, anlamına gelmektedir. Maalesef Arap Baharı’yla birlikte organize olmayan kitleler yalnız kalmış ve örgütlü yapılar tarafından ideolojik olarak birbirine düşürülmüşlerdir. Dolayısıyla reşit idare çağı başlamadan sekteye uğratılmış yerine gılman idaresi kurulmuştur.
Diktatörlük Zekayı Köreltir
Cemal Kaşıkçı, Muhammed bin Selman’ı engellenmesi gereken siyasi bir sabi olarak tasvir etmiştir. Bu tasvire paralel olarak Amerikan Savunma Bakanı Mattis’de, başkanı Donald Trump’ı on yaşında bir çocuğun melekelerine sahip bir lider olarak tanımlamıştır. Bu şu demektir: Muhammed bin Selman ve Trump gibi liderler temyiz kabilinden yoksundurlar. Bu itibarla onların temsil ettikleri yönetim anlayışı ve tarzı, reşit bir idare olmaktan son derece uzaktır. Genellikle diktatörler veya diktatör eğilimliler IQ/zeka kat sayılarının düşüklüğüyle anılmaktadırlar. Zeki, aklı başında yöneticiler nüktedan, şakacı vasıflarıyla öne çıkmakta, anılmaktadırlar. Bill Clinton buna dair somut örneklerden birisidir. Buna mukabil despot eğilimleriyle öne çıkan George W. Bush “moron” olarak anılmıştır. Yani zeka kıtlığıyla malul bir liderdir. Bundan dolayı genelleme yoluyla diktatörlerin akıl sağlıklarının ve zeka seviyelerinin yeterli olmadığı kabul gören bir yaklaşımdır. Diktatör eğilimler -varsa da- zekayı köreltir.
Bugün Beşar Esad, Putin gibi liderler kurnaz ve vahşi olmakla birlikte insani değerlerden de yoksundurlar. Buna zeka da dahildir. Bu liderlerin bir kısmı leim, deni ve alçak karakter arz etmektedir. Nihai kertede vasıfları birbiriyle buluşmaktadır. Putin çelişki gibi görünse de Ali Hamaney, Beşşar Esad ve Muhammed bin Selman gibileriyle ortak zeminde buluşabilmektedir. G-20 zirvesinde Muhammed bin Selman’ı ilk aklama kuyruğuna giren Putin olmuştur. Adeta düşman daha doğrusu mazlum çatlatmışlardır.
Dünyayı Çocuklar Yönetiyor!
Söz gelimi eksenleri farklı olsa bile bu tip liderlerin eğilimlerinin aynı olduğunu görebiliyoruz. Arap Baharı’nın patlak vermesinden sonra farklı kanatlarda yer alsalar bile Muhammed bin Selman ile Beşar Esad’ın aynı eğilimlere haiz olduklarını görebiliyoruz. Aralarındaki tek fark İran’a bakış açısından kaynaklanmakta idi. Bu da siyasi çıkarlarla alakalı bir durumdur. Muhammed bin Selman’ın Cemal Kaşıkçı’ya yaptığı ve ayrıca Yemen’de irtikap ettikleri savaş ihlalleri Beşar Esad’ın Suriye’de yaptıklarını veya hukuksuzluğunu hatırlatmaktadır. Keza Obama, ardından Trump Arap Baharı’na yüz çevirmiş ve halkın iradesini kıran despotlara arka çıkmıştır. Bu itibarla Suriye’de halkın iradesini kıran Esad ve onu destekleyen Putin ile Mısır’da benzeri faaliyetleri irtikap eden Sisi ve arkasındaki Amerikan desteği birbirine uygundur.
Halkın iradesinin kırılmasına destek çıkan Amerikan yönetimleri neden Cemal Kaşıkçı’nın hakkını hukukunu sorsun, gözetsin ki? Bu kollama işini Putin açıktan yaparken ABD kapalı olarak yapmaktadır. Bu da kaypaklık olarak anılmaktadır. Muhammed bin Selman ile Trump, öte yandan Esad ile Putin arasındaki ilişki Osmanlı sonrası yerli işbirlikçilerle Küresel yağmacıların ilişkisidir. Bu son halkadır. Muhammed bin Selman ile Beşar Esad gibiler küresel soygun düzeninin yerli işbirlikçileri ve acentalarıdır. Bu nedenle eskiler “it iti ısırmaz” demişlerdir. Cemal Kaşıkçı olayı da bir kez daha bu gerçeğin ispatı mahiyetinde gelişmiştir. Olaylar üzerine maskeler bir kez daha düşmüş, yeni barbarların ve yağmacıların eşkali belirmiştir.
Dünya’da siyasi olarak bir sabiler çağı yaşanıyor. Bununla birlikte bu sabiler bile hangi bölgenin daha kolay sömürülebileceğini, kolay lokma olarak mideye indirilebileceğini, soyulabileceğini biliyorlar! Sabiler çağı dünyanın sulh ve selameti açısından tahminin ötesinde riskler barındırıyor. Unutulmamalı ki II. Dünya Savaşı harisler ile yağmacıların marifetidir. Deliler ve çılgınlar da rol almıştır. Hitler ile Churchill bunun iki tipik misalidir. Dileriz sonunda akıl ve sağduyu galip gelir de buradan kaybettiğimiz reşit idareler sudur ve zuhur eder.
Mustafa Özcan