Osmanlı ve Türkiye’nin doğusu, 19. Yüzyılın başlarından bu yana Batılı emperyalist devletlerin ve tabii ABD’nin, çıkar çatışması ve parçalama oyunlarına sahne olagelmiştir. Osmanlı ve Türkiye’yi karıştırıp çökertmeyi amaçlayan sömürgeci güçler, geçmişten bugüne birçok ayrılıkçı örgüt, yapı ve organizasyonu desteklemişlerdir.
İzmir’den Doğu’ya Yayılan Misyonerlik Ağı
ABD, Osmanlı’yı parçalama oyunlarına, 19. Yüzyılın ilk yarısında hız vermiştir. Doğu’ya gönderdiği ajan kılığındaki misyonerler aracılığıyla birtakım emperyalist planlar ve faaliyetler ortaya koymuştur. Türkiye’yi, Asya’nın anahtarı olarak gören misyonerler, Amerika’nın, Doğu’da kurmayı öngördüğü emperyalist hakimiyetin alt yapısını oluşturmuşlardır. Osmanlı topraklarına ilk olarak 1820’de İzmir’den giriş yapan misyonerler, sonraki yıllarda (1863) İstanbul’da açılan Robert Koleji’ni karargah edinmişlerdir.
Misyonerler, eğitim, kültür, sağlık ve insani hizmet kisvesi altında Doğuda okullar (sadece 1890 itibariyle 508) açarak, halkı ifsat etmiş ve ABD’nin sömürgeci teşebbüslerine zemin hazırlamışlardır. Bu noktada misyonerlik, dini olmaktan çıkmış; siyasi, iktisadi, içtimai, istihbari ve kültürel boyutları da olan, uzun vadeli müstemleke planlarının temeli ve aracı haline gelmiştir.
Sultan II. Abdülhamid, Amerika’nın, din maskeli yıkıcı faaliyetlerinin farkına daha 19. asrın sonunda varmış ve şu hayatî uyarıyı hatıratına not düşmüştü: “Şarkta, Protestanlığı yaymak gayesiyle vaazlar veren Anglo-Amerikan misyonerler, Müslüman halkı tahrik edici tarzda hareket etmişler ve kabalıkları, bütün İslam Alemine hakaret şeklini almıştır.”
Ölü Doğan Emperyalist Tasarılar
Amerika’nın, Dünya Savaşı bitiminde Doğu’da hayata geçirmeye uğraştığı parçalama planlarından biri de, Usher Tasarısı’dır. Van, Erzurum ve Bitlis gibi vilayetlerde, özerk idareler kurulmasını teklif eden Misyoner Dr. Usher, buraların güvenliğini ABD’li subayların sağlamasını önermiştir. Ocak 1918’de Paris’te düzenlenen barış konferansında kabul görmeyen tasarıya, yöre halkı da iltifat etmemiştir.
ABD’nin bu süreçte ortaya attığı Wilson Prensipleri de, ayrılıkçı gruplar arasında heyecan uyandırmıştır. Zira tasarıda, her millete kendi kaderini tayin etme hakkı tanınıyordu. Bu meyanda, Başkan Wilson adına temaslarda bulunmak üzere Dr. Kraine başkanlığında bir heyet, İstanbul’a gelmiş ve bazı gizli görüşmeler gerçekleştirmiştir. Kürdistan Kulübü ve Kürt Teali Cemiyeti yetkililerinden Şükrü Mehmed, Babanzade Şükrü, Halil ve Şerif Paşa ile 17 Ağustos 1919’da Amerikan Büyükelçiliğinde bir toplantı tertiplemiştir. Fakat ABD’nin ikiyüzlü bir strateji izlediği kısa zamanda görülmüş; barış havariliğine soyunarak gerçek amacını (nüfuz ve sömürü alanını genişletmek) gizlemeye çalıştığı anlaşılmıştır.
Usher Tasarısı’ndan Çekiç Güç’e
1991’deki Körfez Savaşı’nda Irak’ın, Kuveyt’i işgal etmesi ve ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin Irak’a karşı harekete geçmesi; ayrılıkçı Kürtlerin karşısına, yeni bir fırsat olarak çıkmıştır. Barzani ve Talabani yönetimindeki Irak Kürtleri bu harekette, ABD ve koalisyon güçlerinin yanında yer almıştır. Bunun semeresi, savaş sonunda alınmış ve Irak’ın kuzeyinde ABD himayesinde Kürdistan Özerk Yönetimi kurulmuştur.
Bir müddet sonra Irak’ın, koalisyon güçleriyle ateşkes imzalaması, ülke topraklarında Kürt ve Şii ayaklanmasının baş göstermesi ve Peşmerge mültecilerinin yol açtığı kriz nedeniyle, bölgeye Temmuz 1991’de “Çekiç Güç” ismiyle bir birlik gönderilmiştir. Bu birliğin, Usher Tasarısı’nda sözü edilen kuvvete benzemesi şaşırtıcıdır. ABD, İngiltere ve Fransa askerlerinden oluşan 1862 kişilik birlik, Kuzey Irak’tan Türkiye’ye iltica eden Peşmergelerin güvenliğini sağlamak amacıyla İncirlik ve Pirinçlik’e yerleştirilmiştir.
Birlikteki asker ve subayların büyük bölümünün, Kürtçeyi mükemmel bir şekilde bildikleri ve bölge halkını menfi telkinlerle yönlendirdikleri, yerli ve yabancı basına sık sık konu olmuştur. Halkla temaslarında; “Niçin ayaklanmıyorsunuz? Bizler sizin hareketinizi destekliyoruz.” Mealindeki tahrik ve teşviklerle, terör ve anarşiyi körüklemeye yeltenmişlerdir.
Güçlü Türkiye Oyunu Bozar!
19-20. asırlarda sudur eden Osmanlı’yı parçalama ve bölüşme kavgasının tezahürleri, Osmanlı’sız Ortadoğu’da, devletlerarası büyük mücadelelere, çatışma ve krizlere sebep olma vasfını koruyor. ABD ve kimi Batılı devletlerin, Osmanlı’dan sonra Türkiye’yi de parçalama, kuşatma ve kontrol altına alma çaba ve entrikaları hala sürüyor.
ABD, Türkiye’ye karşı Kuzey Irak’taki oluşumu, bölücü terörü ve Suriye’deki uzantısı PYD/YPG güçlerini desteklemekten vazgeçmiyor. Ayrıca, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nde açık dahlinin olduğu ve başarsaydı, ülkemizin Güneydoğu’sunu koparma planlarını uygulamaya koyacağı da efkârıumumiyenin malumudur.
Herhalde oyunu bozma noktasında, şu tespitte hemfikirizdir: Türkiye ne kadar büyür, güçlenir, caydırıcılığını artırır; toplumsal birlik ve dayanışmasını tahkim ederse, bu oyunlar da o denli boşa çıkar, önemsizleşerek akim kalır.
Mevzu hakkında -yer darlığından mütevellit- daha fazla mütalaayı, engin bilgi dağarcığınıza ve tefekkür ufkunuza havale ediyorum.
İsmail Çolak
Kaynakça: Uygur Kocabaşoğlu, Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika, İstanbul, 1989; Halfin, 19. Yüzyılda Kürdistan Üzerinde Mücadele, Ankara, 1976; Bayram Kodaman, Sultan II. Abdülhamid’in Doğu Anadolu Politikası, İstanbul, 1983; Sultan Abdülhamid, Siyasi Hatıratım, İstanbul, 1984; Salahi R. Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika I, Ankara, 1987; Gazanfer Şahiner, “Kürt Mecmuasının Özel Haberi”, Tarih ve Medeniyet dergisi, Haziran 1998, Sayı: 51; Erol Ulubelen, İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, Ankara, 1968; B. Ögel, H. D. Yıldız, F. Kırzıoğlu, M. Eröz, B. Kodaman, A. Çay, Türk Milli Bütünlüğü İçerisinde Doğu Anadolu, Ankara, 1992; Turan Yavuz, ABD’nin Kürt Kartı, İstanbul, 1993; Baskın Oran, Kalkık Horoz Çekiç Güç ve Kürt Devleti, Ankara, 1998.