Namazı gözümün nuru diye vasıflandıran Allah Resulü (sav) namaz için Rabbine yöneldiğinde huzur bulurdu. Namaz vakti geldiğinde müezzinlerin sultanına yönelir:
– Ey Bilal, bizi rahatlat! Buyurarak ezan okumasını isterdi. Ezanı büyük bir huşu içinde dinler, ezan bitince büyük bir heyecan, aşk ve şevkle Rabbine yönelirdi. Huzur içinde, gözyaşları ile namaz kılardı. O anlardan birine şahit olan Abdullah b. Şihiyyîr gördüğü tabloyu şöyle anlatır:
“Medine’de kaldığımız sırada namazları Allah Resulü’nün (sav) arkasında kıldım. Namazı büyük bir huşu içinde kılan Allah Resulü (sav), haşyetinden ağlayıp inliyordu. Göğsünden tencerenin fokurtusu gibi sesler geliyordu. (1)
Bu durum bir kereye mahsus bir şey değildi. Her namazını huşu içinde kılardı. Sabahlara kadar gözyaşları içinde namaz kıldığına defalarca şahit olan Hz. Aişe: “Allah Resulü (sav) gecenin öncesinde yatar, sonuna doğru kalkıp geceyi ibadetle ihya ederdi.” derdi.
O gecelerden birini Abdullah b. Ömer ile Ubeyd b. Umeyr, Hz. Aişe’den naklen anlatır:
“Hz. Aişe’nin ziyaretine gittiğimiz bir gün kendisine:
-Bize Allah Resulü’nün (sav) dikkat çeken özel anlarından birini anlatır mısınız? Diye rica ettik. Duygulanan Hz. Aişe, gözyaşlarına boğuldu. Bir süre ağladıktan sonra gözyaşlarını sildi.
-Onun her hareketi ve her anı özeldi. İsterseniz onlardan birini size anlatayım, dedi. Merak ve heyecanla:
– Lütfen anlat, dedik. Derin bir nefes alan Hz. Aişe:
– Bir gece yatma vakti gelince, hafifçe yorganı kaldıran Allah Resulü (sav) sessizce yatağa girdi. Bana sarılıp bir süre yattı. Nezaket timsaliydi. Bir süre sonra:
-Ey Aişe! Rabbime ibadet etmem için izin verir misin? Diye sordu.
-Elbette! Sizin istediğiniz bir şeyi yaparak Rabbinize yakınlaşmanız en çok isteyeceğim şeydir, dedim. (Sözlerimden memnun kaldı. Kendi işini kendi yapardı. Yine öyle yaptı.)
Yavaşça yataktan çıktı, bir köşede duran kırbayı alıp abdest aldı. Ardından namaza durup Kur’an okumaya başladı. Okurken gözlerinden aşağı doğru yaşlar akıyordu. Yanaklarından süzülen yaşlar sakalını ıslatacak kadar çoktu. Uzun süre gözyaşları içinde Kur’an okudu. Namaz kıldıktan sonra yatağa geldi. Başını sağ elinin altına koyup yattı. Lakin gözyaşları dinmedi. Sabaha kadar ağladı. Gözyaşları toprağı ıslatıncaya kadar ağladı. Bilal-i Habeşî sabah namazına çağırmak için geldiğinde o hala ağlıyordu. Namaza kalktığında hala ağlamaya devam ediyordu. Ağlamaktan gözleri şişmişti. Allah Resulü’nün (sav) halini gören Bilal-i Habeşî, üzüntüden yıkıldı.
– Ya Resulullah! Geçmiş ve gelecek günahlarınız affedilmişken ne diye bu kadar çok ağlıyorsunuz? Dedi. O gece vahiy indiği için sevinen Allah Resulü (sav):
– Şükreden kul olmayayım mı ey Bilal! Buyurdu. Ardından:
– Bu gece bana “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır. Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru !” (Âl-i İmrân, 3/190, 191) ayetleri nazil oldu. Bu ayetleri okuyup da tefekkür etmeyene yazıklar olsun, buyurdu.” (2)
Göz Yaşları Dinmeyen Peygamber
Rabbine yöneldiğinde rengi kaçan Hz. Peygamber, eşsiz bir bilinçle, Rabbini görür gibi namaz kılardı. Ebû Hureyre defalarca gördüğü o anlardan birini şöyle anlatır:
“Allah Resulü (sav) ile katıldığım bir seferin gecesiydi. Namaz için kıbleye dönen Hz. Peygamber: “Bismillahirrahmanirrahim.” dedi. Kur’an okumaya başladığı sırada ağlamaya başladı. Ağladı, ağladı, ağladı. Ağlamaktan ayakta duramayacak hale geldi. Ağlaya ağlaya olduğu yere düştü. Allah korkusu onu derinden sarsıyordu. Tekrar kalkıp namaza durdu. “Bismillahirrahmanirrahim” deyince yine ağlamaya başladı. Önceki gibi ağlamaktan ayakta duramaz hale geldi, yine olduğu yer yığılıp kaldı. Bunu defalarca tekrarladı. Sonra:
-Rahman ve Rahîm olan Allah’ın rahmet etmediği kimseler hüsrana uğrar! buyurdu.” (3)
Hz. Aişe, Muğîre b. Şu’be ve daha başka sahabelerin de naklettikleri üzere “Allah Resulü (sav) ayakları şişinceye kadar namaz kılardı. Hz. Peygamber’in halini görünce üzülen sahabeler:
-Ya Resulallah! Allah azze ve celle sizin geçmiş ve gelecek günahlarınızı bağışlamadı mı, diyerek nefsine bu kadar yüklenmemesini isterlerdi. Yaşlı gözlerle sahabelerine bakan Hz. Peygamber:
-Şükreden kul olmayayım mı, buyurarak Allah’ın sonsuz nimetlerini hatırlattı. (4)
Allah Resulü’nün (sav) Namazını Anlatır Mısın?
Hz. Peygamber’in gece namazlarından birine eşlik eden Abdullah b. Mesud o günü şöyle anlatır:
– Allah Resulü (sav) o gece namazda kıyamı aklımdan yanlış şeyler yapmayı geçirecek kadar çok uzattı, dedi. Meraklı dinleyiciler:
-Ne yapmak istedin? Diye sordular. Sahabe:
-Allah Resulü’nü (sav) kıyamda bırakıp oturmayı düşündüm, dedi. (5)
Hz. Ali’ye Allah Resulü’nün (sav) gün içindeki namazı sorulduğunda:
-Buna gücünüz yetmez, dedi. Soranlar:
-Siz yine de söyleyin. Güç yetirebilenler kılarlar, dediler. Hz. Ali:
-Güneş şuradan şuraya gelinceye kadar öğlen namazının sünnetini, şuradan şuraya gelinceye kadar ikindi namazının sünnetini kılardı, diye anlattı. (6)
Namazın Allah Resulü’nün (sav) yanında özel bir yeri vardı. Buna şahit olan sahabilerden Abdulaziz b. Yemân:
“Allah Resulü (sav) bir konuda üzülür ve sıkışırsa hemen namaza yönelirdi.” (7) derdi.
Abdullah Kara
Kaynakça
(1) Ebû Davud, Salât 904; Tirmizî, Şemâil, 323; Nesâî, 3/13; Müsned, 4/25; el-Humeydî, Müsned, 514; İbn Huzeyme, Sahîh, 900; Ebu Ya’lâ, Müsned, 1599; Beyhakî, Delâilu’n-nübüvve, 1/357, Sünen, 2/251; Ebû Şeyh, Ahlâku’n-Nebi, 563; Hâkim, Müstedrek, 1/264; Ebû Nu’aym, Ma‘rifetü’s-sahâbe, 1674. (2) İbn Hibbân, Sahîh, 523; Ebû Şeyh, Ahlâku’n-Nebi, 537. (3) Ebû Şeyh, Ahlâku’n-Nebi, 569. (4) Buhârî, Teheccüd 6; Müslim, Menâkıb 79; Tirmizî, 412, Şemâil, 258, 263; Nesâî, 3/219; İbn Mâce, İkâme 1419; İbn Mübârek, Zühd, 2/107; Müsned, 4/251; el-Humeydî, Müsned, 759; Tayâlisî, Müsned, 693; Abdurrezâk, Musannef, 4647; İbn ebî Şeybe, Musannef, 1182; İbn Huzeyme, Sahîh, 1833; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, 3/16, Delâilu’n-nübüvve, 1/354; İbn Hibbân, Sahîh, 311; el-Begavî, Şerhu sünne, 931; Ebû Şeyh, Ahlaku’n-Nebî, 558; Ebû Nuaym, Hilyetü’l-evliyâ, 7/39. (5) Buhârî, 1119; Müslim, 731; Ebû Dâvud, 954; Nesâî, 1648; Tirmizî, 373; Müsned, 2/161. (6) Ebû Dâvud, 1272; Tirmizî, 958, Şemâil, 288; Nesâî, 874; İbn Mâce, 1161; Müsned, 1/85; Bezzâr, Müsned, 672; İbn Ebî, Şeybe, Musannef, 2/201; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, 2/472; el-Begavî, Şerhu sünne, 892; Ebû Ya’lâ, Müsned, 318. (7) Ebu Davud, Salat, 1319; Müsned, 3/388; İbn Kani, Mucem, 683; Bağdadi, Tarih, 6/274; İbn Kesir, Camiu’l-Mesanid, 8/471