Üretim yapanlar bilirler, üretim miktarını talep belirler. Ne kadar siparişiniz varsa o kadar üretirsiniz. Kapasiteniz siparişe yetmiyorsa ekipmanınızı artırıp kapasite artımına gidersiniz. Lakin bunu sadece üretim yapanlar biliyorlar. Ve çok azlar.
Üretim yapmayı bilmeyenler toplayıcılıkla yaşayan bir toplum gibidir, ilkel paylaşımcıdırlar. Mevcut imkanların artması yönünde herhangi bir fikirleri yoktur. Tüm zihinsel/duygusal odakları, var olandan olabildiğince pay alabilmektir.
Hangi zaman diliminde yaşarsak yaşayalım toplumlarda üretimden uzak olup da toplumun çıktısı olan şeyleri paylaşmaktan başka bir mücadele bilmeyen insanlar var olacaktır. İlkel paylaşımcıların sayısı ne kadar çok ise o toplum yokluğa doğru, üretim yapanların sayısı ne kadar çok ise varlığa doğru ilerler. Üretim sadece bir fabrika ile malın üretilmesi değil, hayata katkı sağlayan tüm eylemleri ifade eder.
Somut Üretim Mantığına Sahip Değiller
İlkel paylaşımcılardan kurtulmak mümkün değildir. Herhangi bir şeyin varlığı yanlarında konuşuldu ise bu şeyi paylaşmak en doğal haklarıdır. Herhangi bir şey elde etmek için daha önce bu konuda uzmanlaşmış olmak, bir süre sabırla çalışmak, işi yaparken fizik ve sosyoloji kurallarına dikkat etmek, işin adım adım planlanması gibi konuları kendilerine anlatmak mümkün değildir. İlkel paylaşımcıların beyinlerinin bu bölümü ya yoktur yahut işlem yeteneğinden yoksundur.
İlkel paylaşımcılar; adi hırsızlar, mafya, miskinler, miras yediler, sanatçılar, edebiyatçılar, sivil toplum örgütleri, partiler, ofis çalışanları, hizmet sektöründekiler, memurlar, akademisyenler arasından yoğun olarak çıkar; çünkü somut üretim ile terbiye edilmiş bir mantığa sahip değillerdir. Somut üretim ile terbiye edilmemiş bir mantığa sahip olmayanlar kendilerini ilkel paylaşımcı olarak değil üstün zekalı, ileri görüşlü olarak nitelendirirler. Üretmeden yiyip durmalarının sebebi üretenlerden daha zeki ve yön veren bir konumda olmalarıdır onlara göre.
Mesela çok iyi fırsat görürler, eleştirilecek şeyleri çok iyi tespit ederler, diğer insanların kuramayacakları cümleler kurma konusunda gelişmişlerdir, kısa sürede ufak organizasyon tertip edebilirler… İşte bütün bunlar onların üretmeden yaşamak için kendilerine taktıkları olağanüstü sıfatlardır.
İlkel paylaşımcıların kendilerine bu sıfatları takmış olmaları bir sıkıntı gibi görülmeyebilir lakin gerçek işler ile uğraşmakta olan kimseler için ilkel paylaşımcılara bir söz anlatmak deveye hendek anlatmaktan zordur. Henüz herhangi bir işin alfabesini dahi öğrenmeden en üst ustasına akıl satmaya çalışırlar. Onların görebildiği (!) fırsatları oluşturmak için pek çok konuda uzmanların ucuzca kiralanabileceğine inanırlar. Bu kara cahillikleri ile herkesin ilk görebildiği en basit yüzeysel fikirleri konunun uzmanlarının önüne devasa deliller gibi sunarlar. Evet, ilkel paylaşımcı ile uzlaşmak yahut kurtulmak mümkün değildir.
Hareketleri Mantıktan Yoksundur
İlkel paylaşımcıların hareketleri tamamen güdüsel olup hiçbir mantık içermez. Lakin kendileri en basit makam kavgalarını, en basit paylaşım hilelerini devasa bir zeka ürünü olarak görürler. Ötekini koltuğundan etmek için atılan bir fısıltı darbesi, diğerinin moralini düşürmek için yapılan bir sosyal medya hareketi gibi en uyduruk şeyler onlar için Fatih’in İstanbul’u fethetmesi gibi büyük başarılardır. Ağızdan laf alma, çaktırmadan iftira atabilme, demoralize etme gibi konularda kendilerini odaklamamış olan üreticiler ilkel paylaşımcılar tarafından cahil, pasif, ikinci sınıf görülürler.
İlkel paylaşımcı, karşılaştığı kimseyi diskalifiye edip edemeyeceğine göre değerlendirir. Eğer diskalifiye edebileceği biri ise, mesela aklından hiçbir kötülük geçirmeyen hâcelerin hâcesi bir molla ise ilkel paylaşımcı için bu hâcelerin hâcesi molla yapmacıktan gülümsenip geçilebilecek cahil bir halktır. Yok, eğer ilkel paylaşımcının tanıştığı kişi “kaçın kurası” ise yani ilkel paylaşımcıyı bir fırsat çıktığından diskalifiye edebilecek birisi ise ilkel paylaşımcı bu kimseye gerçekten saygı duyar. Ve bunu açıkça belirtir. Çünkü fırsat çıktığında onun yanında durarak kırıntılardan faydalanabilecektir.
Hiçbir Kurum Etkisiz Değildir
Hayatta solungaçlarından su alıp fışkırmaktan başka yapabileceği bir eylemsel yeteneği olmayan plankton tüketici bir balığa solungaçlarından su alıp geri püskürtme diyemezsiniz. Bu onun en temel hakkıdır. Üretim yapmaya dair mantık bölümü zihninde açılmamış olan ilkel paylaşımcıya da bu fırsat senin hakkın değil diyemezsiniz. Çünkü ilkel paylaşımcının tek yapabildiği şey fırsata çökme, fırsattan pay alabilmektir. İlkel paylaşımcıya bu fırsat senin fırsatın değil demek ona sen öl demekle aynıdır. Bu sebeple en açık konularda dahi en basit en doğal bu tür uyarılar onların için devasa savaş ilanlarıdır. Bir leşi deşmekte olan sırtlanın kuyruğundan çekmek ne sonuç doğurur ise, ilkel paylaşımcıya o işin, uzmanına layık olduğunu söylemek aynı sonucu doğurur. Bu tür mücadeleler vermek de ilkel paylaşımcı için en onurlu ve gurur verici şeylerdir.
Eğer bir kurum gerçek somut yahut soyut üretimler gerçekleştiremiyor ise o kurum ilkel paylaşımcı üretir. Üniversiteler, meslek odaları, STK’lar ve partiler topluma karşı etkisiz olamazlar. Ya olumlu bir şey üretiyorlardır ya da İlkel paylaşımcılar üretiyorlardır. Çünkü insanlar ya üreterek tüketiyordur yahut üretmeden tüketiyordur. Üretmeden tüketenlerin ilkel paylaşımcı karakterine bürünmekten başka seçeneği yoktur.
Burak Uslu