Göstermenin ve görmenin; görünür olmanın, gösteren olmanın ve daha da ilginci kendini göstermenin marifet sayıldığı bir zamandayız. Zor zamanlar. İdrak sorunu yaşıyoruz. Sindirim sistemimizde de sıkıntılar var. Bunca görsel bombardıman altında sindirimimizin ve idrakimizin sorunlu olmaması düşünülemezdi.
Kendi fotoğrafımızı çekmek; beğenmek, beğendirmek, beğenilmesini beklemek ve bütün bunlardan sonra dünyanın en samimi insanı da kendimizmiş gibi yapmayı başarmak… Gibi yapmanın neresi başarıdır, tartışılmaz bir çukur.
Instagram çıktı, “sen”lik bozuldu. Artık herkesin yegane varlığı “ben”lik. Kendi fotoğrafı. Kendini en güzel şekilde çektiği fotoğrafı…
Aksi ne olabilir?
Aksinin olduğu iddia dahi edilemez zamanlardayız. Öyle mi? Evet.
Bundan yarım asır evvel bir yiğit çıkıp öyle bir film yaptı ki, tam da bu zamanlarda izlenip üzerine düşünülmesi gerek.
Metin Erksan, ülkemiz sinemasının olgunlaşma döneminin en önemli isimlerinden. Film çekemeyerek, maddi sorunlar içerisinde hayatını kaybetti. Evet, kıymetli insanların bu ülkedeki makus talihini yaşadı. Belki de kıymetli sinemacıların değişmeyen talihi bu. Neyse.
1965’te Sevmek Zamanı diye bir film yaptı Metin Erksan. Türk Sineması’nın dönüm noktalarından biridir. Biçim ile içeriğin enfes bir biçimde dengelendiği; göstermek, görmek ve bunlara bağlı duyguların sorgulandığı harika bir eser…
Aşkın suret ile doğrudan ilişkisi, aşık ile maşukun mevzuda edilgen mi etken mi oluşu gibi hususlar duygu dolu bir atmosferde ele alınıyor.
Kalbe Değil Resme Aşık Olmak
İstanbul Büyük Ada’da ustasıyla birlikte boyacılık yapan Halil, çeşitli evlerde çalışmaktadır. Çalışmaya gittiği bir köşkte, duvarda asılı halde gördüğü kadın resmine aşık olur. Halil için artık bu köşk ve bu resim vazgeçilmezdir. Vurulmuştur adeta. Uzun bir süre boyunca resme bakmak için sık sık evi ziyaret eden Halil, bu güzel kadının suretine tarifi zor bir biçimde aşık olmuştur. Bir gün resimdeki kadınla, Meral ile, evde karşılaşır. Sohbet eder, ona olan ilgisinden bahseder. Meral, Halil’in aşkına sevinir, mutlu olur, karşılık verir. Ancak Halil, Meral’i yakından gördükten sonra fark eder ki ona değil, resimdeki kadına aşıktır.
Hakikaten öyle midir? Bir insanın resmine aşık olmak, kendisine aşık olmak değil midir? Bir insana aşık olunduğunda görselleri bu aşkın neresinde durur? Görseli olmayana şüphe ile bakılan bir dönemdeyiz ya, aşklarımızın neresinde duruyor hakikat?
Sevmek Zamanı, bu çağa ne söylüyor? Surete aşık olmak, Instagram çağı aşıkları için ne ifade eder? Ya da tersten bakılacak olursa, Halil meseleyi bencilce mi ele alıyor? Aşk, insan olmadan yaşar mı? Aşk nasıl yaşanır? Tek kişilik mi?
Şimdi lütfen Metin Erksan’ın Sevmek Zamanı’nı izleyip Instagram profilinizi gözden geçirin. Sonra da duygularınızı ve duygunuzu esir alan mecraları…
Abdulhamit Güler