Erol ErdoğanÖne ÇıkanlarOruç Bize Ne Diyor?

Orucun Güncel Nasihati

1.16BinOkunma

Allah’ın ayetlerinin, peygamberimizin hadislerinin, yapmakla yükümlü olduğumuz dini vecibelerin veya kaçınmamız gereken nehiylerin, her asırda, öne çıkan hususiyetleri, zamana özgü mesajları, faydaları, hikmetleri olur.

İslam’ın şartlarından biri olan orucun, günümüz insanına özel mesajı ne olabilir? Soruyu şöyle de sorabiliriz: Günümüz insanı, oruç mevsiminden özellikle hangi konuda faydalanmalı, orucun hangi özelliklerinden daha çok istifade etmeyi düşünmelidir?

İrademizi ve Sabrımızı Güçlendirmek

Orucun bize öğrettiği değerlerden biri irade yönetimidir. Yılın diğer aylarında olduğu kadar oruç günlerinde istediğimiz zaman yiyemiyoruz, içemiyoruz. Sair zamanlarda helal olan arzularımızı, oruç günlerimizde istediğimiz an gerçekleştiremiyoruz. Bizi sinirlendirecek davranışlarda bulunan birine hemen çıkışamıyor, oruçlu olduğumuzu bilsin diye “Ben oruçluyum.” demekle yetiniyoruz. Başımız ağrıdığında ağrı kesici almayıp sabırla akşamı bekliyoruz. Uykumuzu en tatlı yerinde bölüp sahura kalkıyoruz. Diğer aylara göre fakirleri, yoksulları, yolda kalmışları daha fazla gözetiyor, sahip olduklarımızdan daha fazla infak ediyoruz. Oruç, adeta bizi tamir ediyor, yıl içinde değişik gerekçelerle gevşeyen sabrımızı, irademizi çelikleştirip, bazı bağımlılıklarımızdan ve ezberlerimizden kurtarıyor.

İnsanın bağımlılıklarından kurtulması, ezberlerini terk etmesi ve alışkanlıklarını gözden geçirmesi, şuurluluk halinin güçlenmesi, tutsaklıklarından özgürleşmeye başlamasıdır. Müthiş bir yenilenmedir bu!

Hep İsteyen Olmaktan Kurtulmak

Oruç üzerine sohbet ettiğimiz değerli bir dostum şöyle dedi: “Bugünün insanı, bazı alışkanlıkları için oruç tutmalı. Böylece o alışkanlıklarından kurtulabilir. Mesela, sürekli başkalarından bir şey isteyen biri, ‘Şu kadar süre kimseden bir şey istemeyeceğim, kimseye yük olmayacağım.’ gibi kendine söz vermeli. Bu şekilde kendi kendine yeteceğini hatırlamalı.”

O, bu cümleleri kurarken, akşamları yorgun argın eve gittiğimde, eşim ve kızlarımdan sürekli bir şeyler istediğimi hatırladım. Kendi yapabileceğim şeyleri çoktandır onlardan istiyordum. Mutfağa gidip bir bardak su almak zor değildi oysa. Eskiden böyle olmadığımı, son birkaç yıldır daha çok istemeye başladığımı anladım. “Bugünden itibaren her şeyi istemekten vazgeçmeliyim.” dedim kendi kendime. Sonraki günlerde buna dikkat ettim.

“Kimseden bir şey istememe üzerine biat var mı?” diye sorulsa çoğumuz “Yok canım, böyle bir şey olmaz.” deriz. Ebu Abdurrahman Avf İbni Malik el-Eşca’nın hadis kitaplarında yer alan rivayetine göre, sekiz dokuz kişilik bir arkadaş grubu bir arada otururken Peygamber efendimiz onlara “Allah’ın elçisine biat etmez misiniz?” diye sorar. Onlar “Biz sana biat ettik ya!” diye cevap verince Peygamberimiz aynı soruyu tekrarlar. Bunun yeni bir biat daveti olduğunu fark eden sahabe, Peygamber Aleyhisselam’a ellerini uzatarak “Ey Allah’ın Resulü, biz sana biat etmiştik, şimdi ne üzerine biat edeceğiz?” diye sorarlar. Peygamberimiz şöyle cevap verir: “Allah’a kulluk edip hiçbir şeyi ortak koşmamak, beş vakit namazı kılmak, itaat etmek…” Sonra, sesini alçaltarak bir cümle daha söyler: “Kimseden bir şey istememek üzere biat edeceksiniz.” Olayı nakleden Avf İbni Malik diyor ki: “Yemin ederim ki bu gruptan bazılarını görürdüm; kamçısı yere düşerdi de kimseden onu kendisine vermesini istemezdi.”

“Kimseden bir şey istememe üzerine biat” gerçekten ilginç. Başkalarından sürekli bir şey isteme bağımlılığını geniş anlamda düşünmek de mümkün. İş hayatında veya sosyal-kültürel zeminlerde başkalarından sıkça bir şey isteyenlerin bazıları, başkalarının kendisine yardım etme zorunluluğunun gerekliliği psikolojisine kapılmış olabilir. Bu zaafımızı fark ettiğimiz zaman, herkesten bir şey isteme ve herkesten bir beklenti içinde olma halimizi frenleyebiliriz.

Elbette, aileler, dostlar, arkadaşlar, komşular birbirinin ihtiyacını giderme konusunda gereğini yapmak zorundadırlar ama insan sonuçta kendisinden bir şey istenenlerin en hayırlısının Allah olduğunu unutmamalıdır. “İyyâke na’budü ve iyyâke neste’în” ayetini hayatımızda kim bilir kaç kere tekrar ediyoruz. Allah böyle olanları Bakara Suresinde şöyle anlatıyor: “İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler.”

Bir şey istemenin doğurduğu minnet duygusu ile çok sayıda şiir var. Sanıyorum en iyilerinden biri Namık Kemal’e ait olanı.

“Kimsenin lutfuna olma talib

Bedeli cevher-i hürriyetdir”

Nesimi’nin sözü ise daha keskindir. Şöyle demiş:

“Cümlelerin rızkını veren ol gani serdar iken 

Yeryüzünün halifesi hünkara minnet eylemem.”

Dijital Medya Orucuyla Tazelenmek

Zamane alışkanlıklarımıza gem vurmak üzerinde düşünürken yıllar önce bir kaç defa denediğim “Twitter orucu” aklıma geldi. Dijital ve teknolojik platformlar insanda bağımlılık yapıyor. Bu bağımlılıklar aile içi problemlere sebep oluyor, ibadetleri aksattırıyor, kırgınlıklara vesile oluyor, insanı tefekkür ve kitaptan uzaklaştırıyor, işlerine mani oluyor. Orucun ruhuna vakıf olan bir kişi, teknolojik bağımlılıklarla kolaylıkla mücadele edebilir. Çünkü oruç bize alışkanlık ve bağımlılıklarla mücadele etmeyi öğretiyor. Sigara tiryakisi insanlar oruç günlerinde iftara kadar sigara kullanamıyorlar. Oysa aynı kişi, diğer günlerde belki de akşama kadar bir paket sigara içiyor. Çağın insanı zaman zaman “dijital medya orucu” tutmalı mesela.

Çok Konuşmaktan Kurtulmak

Söz söyleme biçimleri konusunda hem ayetler, hem hadisler bizi sürekli uyarıyor. Konuşma orucu veya susma orucundan bahsettiğimizde aklımıza “Meryem Orucu” gelir. Ayetlerde anlatılan bu oruç çok yönlü dersler vermektedir. Meryem Validemiz, Allah’ın mucizesi olarak, babasız bir çocuk (İsa Aleyhisselam) doğurunca çevresindekilerden bazıları onu iffetsizlikle suçlar. Suçlamada çok ileri giderler, küstahlaşırlar. Üstelik bu konuda onu hiç dinlemezler, olanı biteni sormazlar, sadece suçlarlar. Meryem Validemizin başa çıkabileceği bir şey değildir, çok bunalır. O bunalmışlık halinde Rabbimiz ona şöyle seslenir: “Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan ‘Ben Rahman için oruç adadım, bugün hiçbir insanla konuşmayacağım.’ de.” Hazreti Meryem, kendisine vahyedilene uydu, söz orucunu tuttu, kendini anlamak istemeyenlerle konuşmadı. Bu susmanın, Kuran’da “savm” kelimesiyle anlatılması, orucun yeme ve içmeyle sınırlı olmadığını da göstermektedir.

Tutkularımızı Kontrol Etmek

Bazı lezzetler konusunda tutku yaşayanlarımız, orucun öğrettiği yöntemlerle bağımlılıklarını kontrol altına alabilirler. Bedene zarar verecek veya bağımlı olacak şekilde çikolata yemek, çay ve kahve içmek böyledir diye düşünüyorum. “Ben et yemeden duramam.” diyen bir arkadaşıma “Bedenine, etsiz yaşanacağını öğretmelisin.” demiştim. Televizyon izlemeyi de modern bağımlılıklar listesine ekleyebiliriz. Bazıları saatlerce televizyon izliyor. Bir araştırmada, günde 15 saat televizyon izleyenlere rastlamıştım. Bunlar bir iş veya meslek gereği yapmıyorlardı bunu. Sanıyorum bir de haber izleme bağımlısı olanlar var. İleri yaşlarda olanlarda sıkça gördüğüm bir alışkanlık bu. Ellerinde televizyon kumandaları, kanalları dolaşarak sürekli haber izliyorlar. Aynı haberi belki 7-8 ayrı kanalda izliyorlar, adeta ezberliyorlar.

Orucun Özgürleştirici İklimine Girmek

İnsan için hürriyetten daha güzeli yoktur. La ilahe illallah diyerek kendini tüm güçlerden, kölelik ve sömürgeciliklerden azat ederek sadece varlığının sahibi olan Allah’a kendini ram eden insanı kendi alışkanlık ve tutkularının kulu olmamalı. Oruç, Kelime-i Tevhit’ten sonra insana ikinci bir hürriyet imkanı veriyor. Üstelik oruç o kadar samimi bir özgürleştirici ki insanın kendisine bağımlı olmasını da istemiyor, bunun için devamlı oruçluluk hali men ediliyor.

Erol Erdoğan