“Benim yüzüm yerde gerek,
Bana rahmet yerden yağar.”
Yunus Emre
Senin olmayan şeylere gözünü dikme, gönlünü Allah’a bağla, beklentileri azalt mutlu olursun.
Dünyadan ancak nasibin olanı alabilirsin, eskiler: “insanın gözünü kara toprak doyurur” demiş.
Huzur isteyen, kederli gönüllere şifa taşımalı. Huzuru ve sükunu ibadette arayalım. İnsanı huzura taşıyan şey secdeye yakınlığıdır. Ataullah İskenderi “Gönül eri garip olmaz” demiş. Gönül mülkümüze Allah hakim olursa dünya bizi mağlup edemez.
İnsanlardan uzaklaşır, beklentiyi azaltırsan gönlün şad olur. Muhtaçlarla kıymet verdiklerimizi paylaşalım. Hızla akan zamana direnmek için oruçla zırhlanalım. İftarda güneş, başka diyarlara giderken, (“kara balçık içinde kaybolurken“ mi demeliydim) elimizdeki çekici ve örsü bir kenara bırakıp sükunetle sofraya oturalım, ekmeği, tuzu, suyu, zeytini, narı ve hurmayı zamana şahit kılalım. Ağızları misk kokan, sözü gülden teraziyle tartan, kırmadan, dökmeden, incitmeden söyleyen, almayı değil vermeyi seven, oruçla bezenmiş, sabrı düstur edinenlerin karıdır huzur.
Huzurun düşmanı hasettir
“Haset edenin huzuru, çabuk darılanın dostluğu, yalancının yiğitliği olmaz.” (Hz. Ali ra)
İbrahim’in (as) Rabbine Kalb-i Selim ile gelmesi, putları reddederek Rabbinin emirlerine uyması onu (Halilullah) Allah’ın dostu kılmıştı. Nemrut’un yaktığı ateşten salimen çıktıktan sonra, “Ben Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gösterecek.” (Saffat, 99) demişti. Onun izinde, ibadete devam edip, Allah’ı zikrederek huzur buluruz.
Ahlak; yaratılış amacına uygun davranmaktır. Temeli edeptir. Edep timsali insanlar olarak yaşayalım.
Ahlaklı olmak;
Nefse hakim olmak,
Doğru söylemek,
İşleri güzel yapmak,
İnsani ilişkide güvenilir olmak,
Görüş söylerken cesaret,
Hüküm verirken adalet,
Hakk’ta sebat etmek,
İyilikte azmetmek,
İyiliği emredip kötülüğü nehyetmek,
Temizlik ve tertibe özen göstermek,
Allah’a karşı sorumluluk şuuruyla yardımlaşmaktır.
Ümitle korku arasında yaşayalım
Mutluluğu manada arayalım, eşyadan eşyaya koşarak huzurlu olamayız. Kanaat eden aç kalmaz. Endişelerimiz olsun lakin dengeli davranalım, ihtiyaçtan fazlasının nefislerimizi azdırdığını, kanaatin şükre vesile olduğunu, arzularımızı terbiye ettiğini unutmayalım. “Yılan toprağı kanaat ile yer.” demiş eskiler. “İnsanlar, kendilerini açken doyuran, her çeşit korkudan emin kılan bu evin (Kabe’nin) Rabbine kulluk etsinler.” (Kureyş, 3-4)
Açlık, iktisadi krize, korku ise siyasi krize işaret eder. Kuran, krizlerden kurtuluşun yollarını haber vermiştir. Yarattığı her varlık için yeterli rızık bahşeden Allah’ın krizleri aşmak için verdiği emir, tavsiye ve hükümlerine uyarak, huzur ve sükunun yollarını arayalım.
Bilim, doğruyu; sanat, güzeli; ahlak; faydalı ve iyiyi aramaktadır.
“İnsan, neyi bilebilir?” ve “İnsan bildiğini nasıl bilebilir? Bilgi hakkındaki hükmü nedir?” “Bu bilgiler kesin ve değişmez midir?” Yoksa “Değişebilir, izafi şeyler mi?” din bu ve benzeri sorulara cevaplar vererek bizi geleceğe hazırlamıştır. Din, insana fıtratında var olanı teklif etmiş, yabancısı olduğu, anlaşılmaz emirler vermemiştir. İnsanın sorarak aradığı neyse, dinin cevap vererek emrettiği de odur, bunlar birbirini tamamlar.
Bazı cevapları zikredelim, soruları kalbimiz sorsun…
- Her şey Allah’tandır. “Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; onları O’ndan başkası bilmez. Karada ve denizde olanı ancak O bilir; O’nun bilgisi dışında hiçbir yaprak yere düşmez. O, yerin karanlıklarındaki tek bir taneyi bile bilir. Yaş ve kuru (canlı ve cansız) ne varsa hepsi apaçık (Her şeyin yazılı olduğu) bir kitaptadır.” (Enam, 59)
- Huzuru halk eden Allah’tırİnancı kalplerimize sekinet indirerek kuvvetlendiren Allah’tır. “O, inananların imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine huzur ve sekinet (güven) indirendir. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Fetih, 4)
- İnsan huzuru önce evinde yakalamalıdır. “Allah, size evlerinizi huzur ve dinlenme yeri (mekanı, iklimi) yaptı. Hayvanların derilerinden gerek göç gününüzde, gerek ikamet gününüzde kolayca taşıyacağınız evler; onların yünlerinden, yapağılarından (koyun tüyünden) ve kıllarından bir süreye kadar yararlanacağınız ev eşyası ve geçimlikler meydana getirdi.
Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı ve dağlarda da sizin için barınaklar-siperler meydana getirdi. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar verdi. Böylece Allah, Müslüman olasınız diye üzerinizde olan nimetini tamamlıyor.” (Nahl, 80-81)
Eşyayı istifade etmek için almalıyız, eşya hayatımıza yön vermemeli, gözümüze perde olmamalı.
- Şehirler huzur bahşetmezse insanlar açlık ve korku içinde yaşar. “Allah size huzur ve güven içinde olan bir şehri misal verdi: Oraya her taraftan bolca rızık-nimet geliyordu. Fakat Allah’ın nimetlerine nankörlük ettiler; bu yüzden yaptıklarına karşılık, Allah onlara şiddetli açlık ve korku ıstırabını (endişesini) tattırdı.
And olsun, onlara kendi içlerinden bir peygamber geldi ama onlar onu yalanladılar. Böylece zulmederlerken azap onları yakalayıverdi.” (Nahl 112-113)
- Peygamberlerden miras kalan ve içinde Tevrat’ın bakiyesi olan sandıkla gönderilen sekinet. “Peygamberleri onlara şöyle dedi: Onun hükümdarlığının alameti, size o sandığın gelmesidir. Onda Rabbinizden bir güven duygusu ve gönül huzuru ile Musa ailesinin, Harun ailesinin geriye bıraktığı emanetler vardır. Onu melekler taşımaktadır. Eğer inanmış kimselerseniz, bunda şüphesiz sizin için kesin bir delil vardır.” (Bakara, 248)
Peygamberlerden miras kalan ve içinde tevhit mücadelesinin emanetleri bulunan tabut, hükümdarlığın alameti olmakla birlikte, gönül huzuru, sekinet ve mutluluğu da hatırlatır. Krizleri aşmak için gereken reçete; Kuran ve Sünnet ışığında ahlaklı ve huzurlu bir hayat yaşamak, mutmain bir kalple zikre devam etmektir. Türkiye’nin huzur ve güven yurdu olmasını temin eden sebeplerden biri de, zannederim “Kutsal emanetlere” ve “Hırka-i Şerif”e hadim olmasıdır.
Allah en doğrusunu bilendir.
Selim Cerrah