Oruç Bize Ne Diyor?Soner Duman

Orucun Mahiyeti Ve Üç Derecesi

1.57BinOkunma

Önce orucun mahiyeti meselesini ele alalım:

İnsana “kul” olduğunu hatırlatmanın en kestirme yolu onun “acizlik” ve “zayıflık” yönlerini ortaya çıkarmaktır. Zira insan, ancak kendisinin aciz ve zayıf olduğunu, Rabbinin ise “Sonsuz Kudret Sahibi (Kadir)” ve “Sonsuz Güç Sahibi (Kavi)” olduğunu kavradığı anda kulluğunun tam anlamıyla farkına varır. Eğer kendisini Rabbine muhtaç görmezse azmaya, yoldan çıkmaya başlar. Daha ilk inen surede Rabbimiz ne buyurdu: “Hayır! Gerçekten insan kendisini Rabbine karşı ihtiyaçsız hissettiğinde azmaya başlar!” (Alak, 6-7)

İnsana acizlik ve zayıflığını oruç kadar hissettiren bir ibadet yoktur. Oruç, insanın kendi kendisine yeterli olmadığını, Rabbine ve O’nun nimetlerine muhtaç olduğunu hissettirir. İnsan, normal zamanda her acıktığında yemek yediği, her susadığında su içtiği için ne bu nimetlerin önemini fark eder, ne de kendisinin acizliğini ve zayıflığını. Ancak oruçlu iken dili damağına yapıştığında, el ve ayağında derman kalmadığında bilir ki kendisinde vehmettiği güç ve kudret, aslında kendisinin değilmiş. Rabbinin nimeti olmasa o bir hiçmiş. Rabbi ne kadar da kuvvet ve kudret sahibi, verdiği nimetlerle ne kadar da merhamet sahibi imiş. Aslında bu halimiz, ancak sudan çıkarıldığında suyun farkına varan balığın durumuna benziyor. Biz de “sudan çıkmış balık gibi”yiz!

Allah bilir, belki de Rabbimizin “Ademoğlunun her ameli kendisi içindir ancak oruç hariç. O, benim içindir ve karşılığını da ancak ben veririm” demesinin hikmetlerinden birisi de budur. (Buhârî, “Savm”, 9; Müslim, “Sıyâm”, 191)

Orucun dereceleri meselesine gelecek olursak;

Gerek Kuran ve sünnet gibi İslam’ın temel kaynakları, gerekse alimlerimizin bu kaynaklara dair yorumlarından anlaşıldığına göre orucun insanların ruh yapıları, dinî yaşantıları ve dünyevî gidişatları üzerindeki aynı değildir. Orucun üç boyutu vardır. Bir örnek üzerinden meseleyi daha anlaşılır kılmak için orucu cevize benzetelim. Cevizin ağaçta iken mevcut bir yeşil kabuğu, bir tahta kabuğu, bir de özü vardır. İşte oruç da böyle iç içe üç boyuttan oluşuyor.

Orucun zahirî/maddî boyutu: 

Orucun zahirî boyutu bedenimizi yeme-içme vb. orucu bozan şeylerden uzak tutmaktır. İlmihal kitapları orucun bu yönünü ele alırlar. Benzetmemiz üzerinden gidecek olursak bu, orucun yeşil kabuğu gibidir. Çoğu insan, maalesef orucu yalnızca bu boyuttan ibaret zanneder. Düşünür ki bedenini yeme-içme, ilişki gibi fiillerden uzak tuttuğunda mükemmel bir oruç tutmuş olacak! Oysa insanı bedenden ibaret görmek nasıl ki eksik bir bakış açısı ise orucu da sadece dışa yansıyan özelliklerden ibaret görmek öylece eksik bir bakış açısıdır. Maddî şartlarına riayet edilse de manevî şartlarına riayet edilmeyen orucun bir yararı olmayacağını Allah Resulü (sav) bir hadislerinde şu şekilde ortaya koyar: “Nice oruç tutanlar vardır ki onun açlık dışında elde ettiği hiçbir kazanç yoktur.” (İbn Mâce, “Sıyâm”, 21)

Orucun batınî/manevî boyutu: 

Orucun bu boyutu göz, kulak, dil-dudak, el-ayak gibi organlarımızı, orucun sevabını alıp götüren yalan, dedikodu, harama bakmak vb. günahlardan uzak tutmaktır. Nitekim Allah Resulü şöyle buyurur: “Kim ki yalan söylemeyi ve yalan söze dayalı hareket etmeyi terk etmezse, onun aç kalmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur.” (Buhârî, “Savm”, 8) 

Ruhanî/kalbî boyutu: 

Orucun en üst boyutu kalbimizi, bizi Allah’ın rızasına kavuşmaktan alıkoyacak bütün kötü huylardan (büyüklenme, gösteriş, kendini beğenme, kıskançlık vb.) uzak tutmaktır. Hatta belki bu, bize Rabbimizi unutturan bütün duygu ve düşüncelere karşı oruç tutmaktır. Orucun özü işte budur. 

Sadece ilk boyutla sınırlı kalan oruç dinin özünü idrak edememiş, ibadetin mantığını kavrayamamış kimselerin orucudur. İkinci boyuta geçebilmiş oruç Kuran’da “ebrâr” (iyilik sahipleri) ve “ashab-ı yemîn” (amel defterini sağ eliyle alacak iyi kimseler) orucudur. Üçüncü boyuta geçen oruç ise “Allah’a yaklaştırılmış olan kimselerin” (mukarrabûn) orucudur.

Rabbimiz orucu en üst boyutta tutmayı, sadece oruçta değil her konuda “mukarrabûn”dan olmayı hepimize nasip eylesin.

Soner Duman