Hürriyetini Göğsünde Taşı!Soner Duman

“Güzel Hayat” Nasıl Olur?

3.36BinOkunma

Hani bazen hasta olursunuz, ağzınızın tadıkaşar. Ne yerseniz yiyin, ne içerseniz için tadını bulamazsınız. Baklava yeseniz size tatlı gelmez. Daha önceden iştahla yiyip içtiğiniz şeyler size acı gelir. Bazen de iştahınız yerinde olur, soğan ekmek dahi yeseniz size tatlı gelir. Hele bir de yanında bir bardak çay içtiniz mi kendinizi dünyanın tüm nimetlerine sahipmişsiniz gibi hissedersiniz.

Bize tatlı ya da acı gelen şey ne yiyip içtiğimiz değil de bünyemizin bunları nasıl karşıladığıdır. Eğer bünyemiz sağlam ve sağlıklı ise ne yersek yiyelim bunu iştahla yeriz, iyi ve güzel karşılarız. Ama ağzımızın tadı bozuksa, bünyemiz sağlıksız ise dünyanın en lüks yemeklerini de yesek tadını alamayız.

İşte hayatta yaşadığımız olaylar da tıpatıp böyledir. Bizi mutlu ya da mutsuz kılan şey yaşadığımız olaylardan ziyade iç dünyamızdaki durumdur. İç dünyamız, imanın nuru ile aydınlanmışsa dışarıdaki karanlık bize etki etmez. Ama iç dünyamız karanlık ise dışarıda güneş de olsa fayda etmez. Gözü görmeyen insan için güneşin olmasının bir yararı olur mu? Gözü gören bir insan ise karanlıkta, loş bir ışıkta bile etrafını görmeye devam eder.

Dünyada Huzur, İmanla Bulunur

Gerek Rabbimiz (cc)’in ayetlerinde, gerekse Allah Resulü (sav)’nün hadislerinde iman eden bir insan için sadece ahiret hayatının değil dünya hayatının da “huzurlu” ve “mutlu” geçeceği bildiriliyor. Buna karşılık inkar eden ya da iman etse bile imanın gereklerini yerine getirmeyen, hayata ve olaylara iman penceresinden bakamayanlar için dünya hayatının sıkıntılı geçeceğini söylüyorlar.

Rabbimiz, uyarı ve hatırlatmalardan yüz çevirerek geçirilen bir hayatın asla “güzel” olmayacağını şu sözleriyle belirtiyor:

“Kim benim zikrimden (Kuran‘dan / beni anmaktan) yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu, kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.” (Taha, 124)

Buna karşılık iman eden ve salih amel işleyenler için “güzel bir hayat” vardır. Rabbimiz şöyle buyuruyor:

“Erkek veya kadın, mümin olarak kim salih amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükafatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.” (Nahl, 97)

Bu ayette “güzel bir hayat” yaşamanın iki şartı olduğu belirtiliyor: İman etmek ve salih amel işlemek. Böyle bir hayat yaşayan kimseye bu dünyada güzel bir hayat yaşatılacağı gibi ahirette de o kişi mükafatını en güzel şekilde alacak.

Sıkıntısız Değil, Şükürle Dolu Bir Hayat

Peki, bu “güzel hayat” ne demek? Yani onlar hiçbir sıkıntı çekmeyecekler, hiçbir zorluk görmeyecekler anlamında mı? Hayır! Tam tersine Rabbimiz müminlerin dünya hayatında çeşitli sıkıntılarla imtihan olacağını belirterek şöyle buyuruyor:

“And olsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz.” (Bakara, 155)

Yani bu hayatta açlık, korku, mali zarar-ziyan, iflas, kayıp, ölüm olacak. Mümin bir kimse de tıpkı kafir bir kimse gibi bu olayları yaşayacak, bunlarla sınanacak.

O halde iman eden ve salih amel işleyen kimse bütün bu yaşadıklarına rağmen “güzel bir hayat” yaşayacak. Peki, bu nasıl olacak? Bunu da Allah Resulü şu şekilde belirtiyor:

“Müminin her işine hayret edilir. Çünkü onun her işi kendisi hakkında hayırlıdır. Bu özellik yalnızca mümin için söz konusudur. Eğer bir iyilikle karşılaşırsa buna şükreder ve bu durum kendisi için hayırlı olur. Eğer bir sıkıntı ile karşılaşırsa buna sabreder ve bu durum da kendisi için hayırlı olur.” (Müslim, Zühd, 64)

Çünkü yalnızca müminin bünyesi, karşılaştığı her olayı hayra çevirecek bir kudrete sahiptir. Müminden başkası yaşadığı sıkıntıları sabra çeviremeyeceği gibi yaşadığı bolluğu da şükre çevirmeyi beceremez. Nimet bulduğunda azgınlık, taşkınlık ve şımarıklık eder. Nimeti bulamazsa isyankarlığa başvurur, karamsar bir hayat sürer.

Evet… Hiç birimiz için “sıkıntısız bir hayat” sözü verilmiş değil. Ama eğer iman eder ve bu imanımıza uygun bir hayat sürme gayreti içerisinde olursak hepimize “güzel bir hayat” sözü verilmiştir.

Soner Duman