Bir kurtarıcı , rol model veyahut bizi kültür prangalarına vuracak olan bir canavar ya da ezeli ve ebedi düşmanımız. Bu sorunun cevabı şahsın dünya görüşüne ,inançlarına ,an’analerine bırakılmıştır.
Bizler ,kısmen genetik bir etkiye de açık olsa, neredeyse tamamı ile sosyo-kültürel çevremizin birer ürünüyüz , şehirden şehre , semtten semte hatta mahalleden mahalleye dahi bıçak gibi ayrılıklar mevcut, böyle bir ülkede-ki sadece bize özgü bir durum degil bu- “Batı” gibi bir kavrama bakışlarımızın farklı olması gayet doğal. Fakat ne yazık ki bu “doğallığı” sağlayan da bizzat Batının ta kendisidir.
Yüzyıllardan beri süregelen bir kültürel telkin ve empoze projesi (kasıtlı ya da kasıtsız) Batı hayranlığını tetiklemiş ve maalesef böyle bir bakışın doğal olarak nitelendirmemize sebeb olmuştur. Bunun ileri safhasını size söyeleyeyim şu an her görüşü tabii olarak nitelendirmemizi sağlayanlar ileride bizim, has olan hiçbir zaman çürümeyecek ve sinemizde yaşayan manevi fikirlerimizi inançlarımı, köhnemiş olarak gösterecek ve “yarattığı” kültür emperyalizmini başarıyla tamamlamış olacak. Ve bu sayede savaşarak yıkılamayan kalelerimizi bizzat bize yıktırmış olacaklardır. Topları sosyal medya, ateşli okları televizyon, askerleri gazeteciler, aydınlar… Ve komutanları…o bir kişi değil oluşturdukları bu “Batıcılık” fikridir. O komut vermez zaten askeri ne yapacagini biliyordur o koordinat belirtmez silahları zaten nereyi hedef alacağını biliyordur.
Bunun nedeni batının bunu başarması ve hatta kendi neferlerini vücuda getirmesidir. Bunu canlı canlı görüyoruz ve ne yazık ki yavaş yavaş bu savaşı kaybediyoruz. Cahit Zarifoğlu”nun şu sözü kendi dönemini ve bahsedilen konuyu özetler nitelikte :”Ve giderek bütün gençleri saran bir gırgır furyası, bir gevezelik, malayanilik, bir seviyesizlik.” bunu kendi zamanında farkeden ve kağıda döken şairden günümüze kadar ne kadar zaman geçti varın hesap edin tabi gençlerin peyderpey eriyişini de hesaba katın.Peki ne yapabiliriz bu konuda ? Öncelik -biraz klişe ama- “Eğitim” .Gençlerimize Tarih Edebiyat ve Din müesseselerini anlatmamız ,onları bu sefil uykudan uyandırmamız, onlara bir hüviyet kazandırmamız lâzım.
Öncelikle “izmcilik” gibi boş işlerden uzak tutmamız lazım bunların hepsi Türk gençlerinin sinesinde patlayan birer bomba, ciğerini söken birer zehirdir bunlardan kurtularak başlamalı ve onları donanımlı bireyler haline getirmeliyiz. Bu sayede sapmış olan gemimizi yoluna koyabiliriz
ve tarihin bize yüklemiş olduğu kaçınılmaz görevimize şuurlu gençlerin sayesinde dönebiliriz.
Berkay Taşdemir