Batı’ya talebe gönderme uygulaması III. Selim zamanında başlamıştır. Londra’ya dil eğitimi için gönderilen Mehmed Derviş Efendi ve Mehmed Tahir Efendi, Avrupa yollarına düşen ilk Osmanlı talebeleridir. Ancak resmî anlamda ilk gönderim, 1830’da II. Mahmud döneminde gerçekleşmiştir. Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye’ye subay yetiştirmek amacıyla Hüseyin, Ahmed, Abdüllatif ve Edhem Efendiler, Fransa’ya yollanmıştır. Daha çok paşa ve elçi çocukları ile Enderun’dan seçilen talebelerin sayısı Tanzimat sonuna kadar 200’e ulaşmıştır.
Talebelerin gönderiliş gayesi; Avrupa medeniyetinin temel hususiyetlerini, terakki etme sebeplerini öğrenmek ve Osmanlı’yı tekrar ayağa kaldırmak için hangi sahalarda yeniliklerin yapılması gerektiğini belirlemekti. Talebeler bilim, sanayi, teknoloji, eğitim, kültür ve sanat alanlarında modernleşmeye nispeten katkıda bulunmuşlardır. Buna karşılık, yerli bilim geleneğinin temellerinin atılması ve ilmî zihniyetin teşekkülünde, dişe dokunur bir fayda sağlayamamışlardır.
Talebeler, Batıcı aydın ve bürokrat sınıfının oluşmasına; Tanzimat, Meşrutiyet ve hatta Cumhuriyet dönemi batılılaşma hareketlerinin şekillenmesine öncülük ettiler. Dinine, ülkesine ve medeniyetine yabancılaşan kayıp nesillerin yetişmesine katkıda bulundular. Batı kültürünün ve yaşantısının ülkeye taşınmasına ve yerleşmesine aracılık ettiler.
Cumhuriyet’in ilk “seçkin” öğrencileri
III. Selim döneminde başlayan Batı’ya öğrenci gönderme uygulaması Cumhuriyet Dönemi’nde de sürmüştür. Mete Tuncay’ın ifadesiyle “Türkiye’nin kaymak tabakasını oluşturacak nesil” veya “burjuva/seçkin sınıf” oluşturma ideali, Cumhuriyet’in erken dönemlerinde tatbikata geçirilmiştir. 1923 yılı 5. hükümet programında, “Avrupa’daki irfan mekteplerinde yetiştirilecek öğrenciler”den bahsedilerek, yurt dışına öğrenci göndermenin hazırlıklarına başlanmıştır.
1923’te Mustafa Kemal’in direktifleriyle, onun beğendiği 11 kişi (Şevket Raşit Hatipoğlu, Tahir Çağatay, Mehmet Ali Kâğıtçı gibi) yurtdışına gönderilmiştir. Öğrencilerin nereye gidecekleri ve hangi alanda eğitim alacakları da bizzat Mustafa Kemal tarafından belirlenmiştir.
Cumhuriyet’in ilanının 1. yıldönümü münasebetiyle, ilk öğrenci seçme imtihanı 29 Ekim haftasında yapılmıştır. Dönemin Darülfünûn Emini/Rektörü İsmail Hakkı (Baltacıoğlu) başkanlığındaki jüri tarafından seçilen 22 öğrenci Avrupa’ya gönderilmiştir. Sadi Irmak, Nurettin Topçu, Necip Fazıl Kısakürek, Zeki Ün, Cemil Sena, Burhan Toprak, Osman Horasanlı bu gruptaki önemli isimlerdendir. 2’si Almanya’ya, diğerleri Fransa ve Belçika’ya giden öğrencilerden beden eğitimi, müzik, resim, tabii ilim alanlarında eğitim almaları talep edilmiştir. 1926’da bu kafileye Mükrimin Halil Yinanç, Ahmet Süheyl Ünver, (Mustafa Kemal’in manevi kızı) Afet İnan da dahil edilmiştir.
Geleceği Şekillendiren Öğrenciler
1927’de 39’u erkek, 3’ü kız olmak üzere toplam 42 öğrenci yurtdışına gönderilmiştir. Bunlardan 24’ü Fransa’ya, 6’sı Almanya’ya, 3’ü, Belçika, 3’ü İsveç’e, 2’si İtalya’ya, 2’si Avusturya’ya, 1’i İngiltere’ye ve 1’i Macaristan’a gitmiştir. Eğitim aldıkları alanlara bakıldığında şu branşlar daha öne çıkmıştır: Ticaret, tıp, anaokulu öğretmenliği, arkeoloji, beden eğitimi, dericilik, ev idaresi, felsefe, fizik-kimya, hukuk, makine mühendisliği, musiki, kimya sanayi, riyaziye, tabiiye, tarih-coğrafya, yabancı dil eğitimi.
1929 yılında yurtdışında toplam 170 öğrenci bulunmaktaydı. Bunlar arasında yer alan, ilerde alanında otorite olacak bazı meşhur öğrenciler şunlardı: Akdes Nimet Kurat, Ali Rıza Berkem, Fahri İsmail Hakkı, Bekir Sıtkı Baykal, Vehbi Eralp, Mehmet Korasan, Enver Ziya Karal, Nüzhet Gökbilgin, Sebahattin Eyüboğlu, Sabri Esat, Cemal Hüsnü Bey, Sabahattin Ali.
1932 yılında Talim ve Terbiye Heyeti’nin kararıyla şu öğrencilerin tarih, kültür ve dil konularında ihtisas yapmaları hedeflenmiştir: Akdes Nimet Kurat Bey, Orta Asya ve İskit tarihini incelemesi; Ahmet Cevat Bey, Hunlar, Avarlar, Kumanlar, Peçenekler gibi Orta Asya’dan Avrupa’ya göçmüş Türkler hakkında araştırma (doktora) yapması; Bekir Sıtkı Bey Baykal, Küçük Asya’daki çeşitli kavimlerin tarihi üzerinde ihtisas (doktora) yapması; Danyal İbrahim ve Niyazi Mehmet Beyler, Türkiye ve Orta Asya coğrafyaları üzerine uzmanlık (doktora) yapmaları; Halil Şaban Bey, Latince ve Yunanca öğrenerek eski çağ tarihi alanında ihtisas yapması; Sadettin Yusuf Bey, Türkoloji alanında tahsil görmesi; Şinasi Mustafa Bey, Latince ve Yunanca öğrenerek Hitit tarihi ve arkeoloji sahasında ihtisas yapması; Ahmet Akif Bey, Latince ve Yunanca öğrenmesi; Rafet İbrahim Bey, Sümer, Akat, Elam ve Asur tarihleri üzerine çalışma yapması için yurtdışına gönderilmişlerdir.
1416 sayılı kanun ve eğitim alanları
Resmi kurumlar çeşitli alanlarda öğrenci göndermeye devam etmişler; fakat bu durum belirli bir sistem ve düzen dahilinde gerçekleşmemiştir. Bu amaçla 8 Nisan 1929’da tarihinde, 23 maddeden oluşan 1416 sayılı “Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun” çıkarılmıştır.
1929’da, 248’i erkek, 40’ı kız olmak üzere toplam 288; 1931-1932’de, 247’si erkek, 35’i kız öğrenci olmak üzere toplam 282; 1932-1933’te, 223’ü erkek, 44’ü kız olmak üzere toplam 267; 1937-1938’de ise 88 erkek öğrenci tahsile gönderilmiştir. 1923-1938 arasında sayı toplamda 700’e ulaşmıştır. Bunların büyük kısmı Almanya ve Avusturya’ya gitmişlerdir. Genelde konservecilik, kadın tezyinatı, terzilik, moda ve çiçek, ev idaresi, çamaşır-nakış işleri, ekmek-pastacılık, sütçülük-peynircilik, çilingirlik, modelcilik yanında, sanayi, inşaat, motor, sıhhi tesisat, soğuk-sıcak demircilik, sanayi atölye şefliği, kimya sanayi vb. alanlarda eğitim almışlardır.
İnönü ve II. Dünya Savaşı yılları
II. Dünya Savaşı arifesindeki Avrupa’da zuhur eden gergin ortam sebebiyle, 1938-1939’da sadece 24 öğrenci gönderilebilmiştir. Bu yıllarda yurtdışında, çoğunluğu Almanya’da olan, devlet ve ailelerinin imkanlarıyla okuyan 6’sı kız, toplam 234 öğrenci bulunmaktaydı.
Türkiye, II. Dünya Savaşı’na katılmasa da özellikle ekonomik ve toplumsal anlamda savaştan çok fazla etkilenmiştir. Bu yüzden, savaş yıllarında yurtdışına öğrenci göndermede kısıtlamalara gidilmiştir. 1939-1940’ta önceki yıllardan başlayıp eğitime devam eden toplam öğrenci sayısı 93’tü. Bunlardan 65’i Almanya’da, 2’si Fransa’da, 1’i Macaristan’da, 14’ü İsviçre’de, 7’si Amerika’da, 11’i İngiltere’de ikamet etmekteydi. 1940’tan sonra gönderilen öğrenci sayısı ise sadece 5 ile sınırlı kalmıştır. 1940-1950 arasında 30’u erkek, 1’i kadın toplam 31 kişi; 1950-1959 arasında 34’ü erkek, 2’si kadın toplam 36 kişi eğitim için yurtdışına gitmiştir. 1960-1970 arasında olağanüstü bir artış yaşanmış, 979’u erkek, 65’i kadın toplam 1043 kişi gönderilmiştir.
Elenen ve sakıncalı görülenler
Cumhuriyet döneminde ABD’ye de sıkça öğrenci gönderilmiştir. Bunların bir kısmının yabancı kadınlarla evlenmeleri ve ticarete atılmaları sebebiyle eğitim öğretimi bıraktıkları teftiş raporlarına yansımıştır. Bunun dışında, temel eğitim ve ortaöğretim seviyesinde Avrupa ve ABD’ye gönderilen bazı öğrencilerin, kültürel ve sosyolojik dokusu millî-dinî yapımıza ters düşen çevrelerde tahsil görmelerinin ve yaşamalarının, zamanla onları istenen hedeflerden uzaklaştırdığı da elçilik ve müfettişlik raporlarına girmiştir.
Ayrıca şunu da belirtmemiz gerekir ki, rejimin beklentileri dışında bir eğitim alan, farklı fikrî, felsefî, siyasî ve dinî zihniyete sahip olan öğrenciler dönüşte bir anlamda cezalandırmış ve herhangi bir makam, mevki ve itibara sahip olmalarına engel olunmuştur. Nurettin Topçu bunun tipik örneklerindendir. Sorbonne’da felsefe doktorası yapan ilk Türk olmasına; döndükten sonra kısa sürede doçentliğini almasına ve son derece çalışkan, üretken ve özgün bir akademisyen, düşünür/filozof olmasına karşın kendisine üniversitede kürsü verilmemiştir. Zira o, rejimin beklentisi çerçevesinde zihni bir eğitim almamış, hayata farklı gözlerle bakan birisi olarak dönmüştü. Oysa Topçu’ya mezun olduğunda ne istediği sorulduğunda, okulun önündeki göndere bir gün boyunca Türk Bayrağı’nın çekilmesini istemişti.
Medeniyetine sadık yeni nesiller
Zikrettiğimiz olumsuzluklar, bizim Batı’dan ilmi ve teknolojik anlamda istifade etmeye ve vasıflı talebeler vasıtasıyla bilgi naklini sürdürmeye mani değildir. Lakin geçmişte yaşanan menfi tecrübelerden lüzumlu dersleri çıkartarak, gönderilen talebelerin/insanların kendi köklerine, değerlerine, irfan ve medeniyetine bağlı, Batı kompleksinden arınmış, kendisini Avrupaî kültüre ve yaşantıya kaptırmayacak şuura, dini-milli benliğe, devlet ve memleket sevdasına, hizmet aşkına sahip, alt yapısı sağlam, inançlı, idealist ve hasbi kişiler olmasına bilhassa dikkat edilmelidir.