Ramazan ayı, halkımız arasında “on bir ayın sultanı” diye isimlendirilir. Zira kitapların sultanı olan Kuran’ın, nebilerin sultanı olan Hz. Muhammed Mustafa (sav)’ya indirildiği bu ay, ayların sultanı olmuştur.
Ramazan, Allah’ın sözünün (Kuran’ın) Abdullah’ın yetimi ile buluşarak onu Allah Resulü kıldığı zamanın adıdır. O ay, ayların en hayırlısı, o aydaki gece (kadir) bir ömre bedel, bin aydan daha hayırlıdır.
Oruç, bu ayın üstün olmasının sebebi değil sonucudur.
Bu ay, günahlardan arınma, yeni bir başlangıç yapma, kardeşliğin en güzel örneklerini sergileme zamanıdır.
Ramazan ayı gelirken her müminin “Bu ayı en verimli nasıl geçirebilirim?” sorusunu kendisine sorması gerekir. Ramazan ayını en verimli bir şekilde geçirmek için yapılması gerekenleri şu şekilde belirtebiliriz:
Bir vakti en verimli geçirmenin yolu o vakti hayatımızın son anı gibi düşünmekten geçer. Bu sebepledir ki Allah Resûlü (sav), kendisinden az ve öz öğüt isteyen kişiye “Namaz kılacağın vakit bunu son namazın gibi düşünerek kıl!” buyurmuştur. (Müsned 23498 sayılı rivayet)
Say ki bu, hayatının son Ramazan’ı!
O halde hepimiz Ramazan ayı gelirken şöyle düşünmeliyiz:
“Bu, hayatımın son Ramazanı… Cenneti kazanmak, cehennemden azat olmak, Rabb’imle ve kullarla aramı düzeltmek için son fırsat…”
Bu şekilde bir nefis muhasebesi içine girmeli. Hayatımızın şu ana kadar olan bölümünde Rabb’imize olan kulluk görevimizi ne ölçüde yerine getirdiğimizi gözden geçirmeli. Eksiklerimizi tespit ederek telafisine girişmeli. Daha sonra insanlarla olan münasebetlerimizin Allah’ın istediği şekilde olup olmadığına bakmalı. Yanlış giden şeyleri düzeltmeli.
Bu şekilde düşünmeyi başarabilir ve bunu bütün Ramazan ayına yansıtabilirsek o zaman Ramazanda tuttuğumuz oruçlar, kıldığımız namazlar, okuduğumuz hatimler bir başka tat alacak, her zamankinden farklı olacak, insanlar ile aramızdaki ilişkiler bir başka boyuta taşınacak.
“Ben böyle düşünmekte zorlanıyorum!” diyenler geçen Ramazan hayatta olup da şimdi olmayanları düşünsünler.
Zamanın farkına var!
İnsan hiçbir dönemde “zaman” dediğimiz şeyin bilincine Ramazan’daki gibi varamıyor. Ramazan ayı, imsakından iftarına kadar insanın zamanı, iliklerine kadar hissederek geçirdiği bir vakit. Gün içinde hangi işle meşgul olursanız olun zihninizin bir köşesindeki saat hep geçen zamanı hesaplıyor, çetele tutuyor. Gün içinde gelen her bir namazla birlikte hedefe bir adım yaklaştığınızı hissediyorsunuz. Ve iftarla birlikte bir günlük orucun finali yapılıyor. Ama iş orada bitmiyor bu defa teravih, yeni günün orucu için sahur, sabah namazı vs…
Ramazan ayı bitince çoğu insan kendini bir boşluğa düşmüş gibi, hedefini kaybetmiş gibi hisseder. Çünkü artık akşamı iple çekmenizi gerektiren iftar yoktur, çünkü artık her bir saniyesini iliklerinize kadar hissettiğiniz bir günün içinde değilsiniz. Elbette Müslümanın zaman bilincinden bütünüyle kopmasını engelleyen beş vakit namaz, nafile oruçlar vb. var ama kim ne derse desin Ramazan başkadır.
Hani Peygamberimizin (sav) bir hadisi var ya: “İki nimet var ki insanların çoğu bunlar konusunda aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.” (Buhârî, Rikak, 1; Tirmizî, Zühd, 1) İşte Ramazan bizde tam da bu iki nimet konusunda bir farkındalık meydana getirir.
Kuran ile hemhal ol!
Ramazan bir zarftır. Zarfa kıymetini veren şey içindekidir. Bu ay, Kuran’ın indirilmeye başlandığı ay olduğu için kıymetlenmiştir. Bu aydaki Kadir gecesi, Kuran’ın inmeye başladığı gece olduğu için “bin aydan daha hayırlı” bir gece olmuştur. Öyle ise bu ay her mümin için Kuran ile içli dışlı olma ayıdır. Bu ayda dillerimiz onun lafzıyla, akıllarımız manasıyla, azalarımız da ahkâmıyla her zamankine göre daha fazla hemhal olmalı.
Kuran okumasını bilen her mümin bu ayda Kuran’ı hatmetmeye gayret etmeli. Sadece bununla yetinmeyip Kur’an’ın anlamını açıklamalı bir mealden okumaya gayret etmeli.
Nasıl ki Kuran, inişiyle bir aya ve geceye kıymet vererek onu diğerlerinden farklı kıldıysa, aynı Kuran lafzıyla dilimize, manasıyla gönlümüz ve aklımıza, hükümleriyle de yaşantımıza sirayet edince bizi de kıymetlendirecektir.
Orucunu üç boyutlu tut!
Ramazan gündüzleri oruç vaktidir. Oruç ki Rabb’imizin “Ademoğlunun her ameli kendisi içindir oruç hariç. O benim içindir ve onun karşılığını ancak ben veririm.” (Buhârî, “Savm”, 9; Müslim, “Sıyam”, 161) dediği bir ibadet. Oruç tutmamayı mazur kılacak bir mazeretimiz bulunmadığı sürece orucu tutmalıyız. Ancak bu oruç, sadece “aç ve susuz kalma” şeklinde bedene tutturulan oruç değil, ruhumuza da tutturulan bir oruç olmalıdır.
Alimlerimiz orucun üç boyutu bulunduğundan söz ederler. Bunların ilki orucun zahiri/dışa yansıyan yönüdür. Bu yönüyle oruç bedenimizi yeme içme vb. orucu bozan şeylerden uzak tutmaktır. Çoğu insan oruç deyince sadece burada kalır. Oysa orucun ikinci boyutu da vardır ki bu organlarımızı, orucun sevabını alıp götüren yalan, dedikodu, harama bakmak vb. günahlardan uzak tutmaktır. Bir de Allah katında üstün mertebeye ulaşan kimselerin ulaştığı üçüncü bir boyut vardır ki o da kalbimizi, bizi Allah’ın rızasına kavuşmaktan alıkoyacak bütün kötü huylardan (kibir, riya, ucb, haset) uzak tutmaktır. Hatta belki bu, Hakkı hatırdan çıkaran bütün bir masivaya karşı oruç tutmaktır.
Ramazan ayında elimizden geldiğince orucumuzu en üst boyutlara çıkarma gayreti içinde olmamız gerekir.
Geceleri kaim ol!
Allah Resûlü (sav) “Kim Ramazan gecelerini Allah’a iman ederek ve sevabını Allah’tan umarak kıyam ile geçirirse Allah onun geçmiş günahlarını affeder.” buyurmuştur. (Buhârî, “İman”, 26; Müslim, “Salâtü’l-müsâfirîn”, 173)
Ramazan gecelerini kıyamla geçirmekten kasıt, başta teravih olmak üzere Kuran okumak, dua etmek, tövbe ve istiğfarda bulunmak, tefekkür etmek ile olur.
Kadir gecesini araştır!
Kadir gecesi, Kuran’ın ifadesiyle “bin aydan daha hayırlı” (Kadir, 3) bir gecedir. Bin ay, 84 yıldan fazla zamana tekabül etmekte olup ortalama insan ömrünün en üst sınırlarında bulunmaktadır. Allah Resulü, Kadir gecesini kıyam ile geçiren kimsenin geçmiş günahlarının affolacağını belirtmiştir. (Buhârî, “Savm”, 6; Müslim, “Salâtü’l-müsâfirîn”, 25)
Allah Resulü (sav) Kadir gecesinin Ramazan ayının son on gününde aranmasını tavsiye ve teşvik etmekle kalmaz, kendisi de Ramazan ayının son on gecesi olduğunda ibadet konusunda işi ciddiye alır, eşlerini uyandırır, kendisi ve eşleri bütün geceyi ibadetle geçirmeye gayret ederler, ashabına da bunu tavsiye ederdi. Ramazan ayının son on gecesinde mescitte itikafta bulunmak onun sünnetlerinden birisidir.
Ramazan ayını iyi geçirmek, bir anlamda Kadir gecesini araştırma ve iyi geçirmeye bağlıdır.
Hayır hasenat peşinde koş!
Mümin her daim hayır peşinde koşmalı. Ancak Ramazan ayı gibi Allah’ın lütuf ve ikramının sağanak halinde yağdığı zaman dilimlerinde bu konuda daha gayretli olmalı. Maddi durumu yerinde olanlar zekat, sadaka ve infak konusunda daha bir özen göstermeli. Bu derecede imkana sahip olmayanlar hiç değilse elindekini kendisinden daha muhtaç durumda olanlarla paylaşabilmeli.
Ramazanı verimli geçirme adına bunlar dışında Hz. Peygamber’in hayatını ve mücadelesini okumak, Riyazüssalihin gibi bir hadis kitabını okumak, manevi anlamda bizi diri tutacak sohbetleri dinlemek yapılabilecek en anlamlı işlerdendir.
Rabbimiz Ramazan ayını rızasına uygun bir şekilde değerlendirmeyi bizlere nasip eylesin.
-Prof. Dr. Soner Duman