Efendimiz (sav) Musab bin Umeyr (ra)’i Medine’ye gönderdiği vakit, yalnızca birkaç ayet öğretmişti ona, fakat teslimiyeti ve davaya olan inancıyla, Medine dönüşü arkasında bir ordu vardı Musab (ra)’ın; Rasullullah (sav)’a bende olmaya hazır.
Sevgili genç kardeşim
İşte sen, böylesine adanmış yüreklere sahip bir neslin devamısın. Gücün, zihnindeki bilgide değil kalbindeki imanında saklı. Hakikate susamış yüzbinler seni bekliyor. Musab (ra) misali, kitleleri harekete geçirmenin zamanı gelmedi mi? Arkana bakmadan yürümenin, sağı solu kollamadan yola varmanın vakti, şimdi değil de ne zaman? Arif Nihat Asya’ya kulak vermek gerek;
“Delikanlım, işaret aldığın gün atandan Yürüyeceksin… Millet yürüyecek arkandan!”
Dava sahibi genç kardeşim
İki cihan Peygamberi (sav)’nin “Konstantiniyye fetholunacak!” buyruğu ümmete bir işaretti. Fatih Sultan Mehmet Han bu işaretle fethetti İstanbul’u, Selahattin Eyyubi bu işaretle Kudüs’ü yeniden hürriyetine kavuşturdu. Malazgirt’te Sultan Alparslan, yine bu işaretle Anadolu’nun kapılarını İslam’a açtı. Tuna boylarında, Endülüs’te, Balkanlar’da… Hep bu işaretin izleri kaimdi.
Şimdi sen, ahir zamanın, elinde kor ateş taşıyan ümmeti, eğer sen de Anadolu kıtası büyüklüğündeki dertle dertlenirsen; davanın derdi, kaçırırsa uykularını, işte o zaman işaretin izleri sana da görünecek. Önün açılacak, “hasretle beklenen” sana da nasip olacak.
Heyecan, heyecan, heyecan!
Asırlık çınar ağaçları meyve vermez oldu. Ot bitmiyor, ana yurdunda. Sokaklarda günahın kötü kokusu hakim; evler, Muhammedî nurdan bihaber. Ümmet aslını unuttu, tuğyana dalmış; bir sese, bir nefese, bir nefere muhtaç. Miras-ı Nebiyi üstlenecek, hor ve öksüz kalmış davayı sahiplenecek, yaşı genç olduğu kadar kalbi de genç olan fertlere ihtiyaç var.
Bu gençlik modelinin sende vücut bulmasını istiyorsan, Merhum Erbakan hocamızın da dediği gibi “Heyecan, heyecan, heyecan!” mottosunu baştan ayağa kuşanmalısın.
Bilmelisin ki heyecanı noksan çalışmalar, hedefi tam on ikiden vurma gayesiyle fırlayan okun, daha elden çıkmadan tökezlemesine benzer.
Unutma kardeşim
Sen Allah’ın Kuran’da buyurduğu, iyiliği emredip kötülükten nehyetmekle görevli “seçilmiş” kişilerdensin. Bir köşeye çekilip cemiyetten kopuk bir hayat sürmek sana yaraşmaz!
Filistin’de, Arakan’da, Keşmir’de ve daha nice; sabaha hasret yaşayan, payına hüzün düşmüş ümmet coğrafyasında adın geçiyor. Yolunu gözlüyorlar.
Her birinden ayrı ayrı “Nerede kaldınız?” yakarışları duyulurken; görmeden, duymadan, hissetmeden yaşayamazsın!
Dertli kardeşim
Zaman silkelenme, toparlanma, yeniden sancağı devralma zamanıdır; ye’se kapılmadan, vakur adımlarla zulmetin kalbini bir ok gibi delme zamanıdır; Nur-u Muhammedî’yi ilmek ilmek gönüllere işleme zamanıdır.
Duam odur ki Allah, bu yolda bizleri istikametten ayırmasın. Ümmetin derdiyle “yanmayı”, ümmetin derdini, kalbinin ulaştığı tüm yerlere “yaymayı” nasip etsin…
-Beytullah Çiçen