İslamofobi, kelime anlamı olarak “İslam korkusu” demektir. Müslümanlara ve İslam dinine karşı sürdürüle gelen ön yargı ve ayrımcılıktan kaynaklanmaktadır. Müslümanlara karşı duyulan irrasyonel nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve kin besleme anlamına gelir. İslamofobinin tanımı hakkında bugüne kadar genel bir kabul olmadığı gibi, sosyal bilimlerde de ırkçılık ve ırksal ayrımcılık gibi tüm devletler ve organizasyonlarca kabul edilmiş bir kavramsallaştırmaya da gidilmemiştir.
Bununla beraber kavramın özellikle 11 Eylül hadisesinden sonra sözüm ona Müslümanlarca yapılan fiili ve entelektüel saldırıları ifade etmek için yaygın bir kullanıma kavuştuğu söylenebilir. İslamofobi, ister ırkçılık ve ayrımcılığın günlük formları halinde olsun isterse daha saldırgan yapı alsın bu anlayış insan haklarının ihlali ve toplumsal birliğe bir tehdit olarak algılanmaya başlanmıştır.
Bugün tüm dünyada çok yaygın bir kanaate göre İslamofobi 11 Eylül 2001 sonrasında ortaya çıkmış yeni bir fenomendir. Bu düşünce Anti-İslamizmin Batı tarihinde geçmişe giden derin köklerini inkâr etmekle kalmıyor aynı zamanda 11 Eylül’den bağımsız olarak var olan ırkçı ve İslamofobik eğilimlerin varlığını da görmezlikten geliyor.
11 Eylül olayı Batı dünyasında İslamofobiyi zirve noktasına ulaştırdı. Sözüm ona İslam adına yapılan bu saldırı anti İslamistlere büyük bir fırsat vermiş ve halkı ikna etme gücünü de arttırmıştır. Bu anlamda birçok kişinin de söylediği gibi İslam’a karşı haçlı saldırıları yeniden başlatmıştır. 11 Eylül olsun veya Madrid, Londra saldırıları olsun, bu tip eylemler Avrupa’da yaşayan Müslümanlara şüpheli bakılmasına sebep olmuştur.
Bu olaylara karışan kişilerin o zamana kadar şüphe uyandırmayan kişiler olması, görünürde topluma entegre olmuş bir yaşam sürmeleri ve basın tarafından sürekli vurgulanmaları normal bir yaşam süren dindar komşuya, şüpheyle ve korkuyla bakılmasına sebep olmuştur.
İslamofobi nasıl tatbik edilmiş?
Genel itibarıyla İslamofobinin özellikle de günümüzde uygulanış ve izlenen yollar öncelikle Müslümanların hassas oldukları bir konu üzerinden gidilerek hakaret içerikli yayın veya reklam yapılır ve Müslümanların ne gibi tepkiler verdikleri saptanır. Böylelikle İslam coğrafyasında bu faaliyetlere saldırgan tutum sergilendiği takdirde “İşte İslam bu!” diyerek İslam dini böyle lanse edilir.
Bu türden İslamofobik faaliyetlere Danimarka’daki karikatür krizi, şeytan ayetleri kitabı, son zamanlarda ortaya çıkan İsrail yapımı “sözde” Kutlu Nebi (s.v)’nin hayatının anlatıldığı filimler gibi hususlar örnek gösterilebilir. Diğer bir İslamofobik faaliyetler ise; Avrupa Ülkeleri’nde İnsanlarının renklerine, dinlerine yapılan ırkçı saldırılar suç sayılırken Müslümanlara karşı yapılan bu ırkçı saldırılar suç kapsamına dahi alınmamıştır.
İslam’ın gerici olduğu, şiddet eylemlerine teşvik ettiği ve insan ayrımcılığı yaptığı gibi hususlara vurgu yapılarak İslamofobik faaliyetler gerçekleşmiştir. Buna Danimarka’nın bir dönem okullarda öğretilen “Müslüman terörist değilse de her terörist Müslümandır (!)” ibaresi eklenmesiyle İslamofobik faaliyetler zirveye ulaşmıştır.
İslamofobiyi neler besliyor?
İslamofobinin en temel boyutu medya ve günlük konuşmalarda karşımıza çıkan önyargılardır. Bu temel unsurlardan sonra da dışlama siyaseti ve 11 Eylül hadisesi sonrası karşımıza çıkan şiddettir. Ayrıca bu İslamofobik faaliyetler Avrupa’da sadece İslam düşmanlığını kuvvetlendirmemiştir. Ters tepki de meydana getirmiştir. Yani İslam’a olan ilgiyi bir nevi artırmıştır.
İnsanlar İslam’a yapılan saldırılar karşısında onun ne olduğunu ve ne olmadığını araştırma ve anlama çabası içerisine girmişlerdir. Bu yolla İslam’ın anlatıldığı gibi nefret, kin ve düşmanlık yanlısı olmadığını aksine barıştan, insan sevgisinden ve insanlığa hizmetten yana olduğunu öğrenmişlerdir.
Ne yapmalı?
İlk olarak İslam’a karşı önyargıları kırılmalıdır. İslam dinin kaynağı olan Kuran- Kerim ve hadis kitaplarının dağıtımı, yayımlanması ve bunlarla ilgili öğretici etkinlikler düzenlenmelidir. Sonuç itibariyle İslamofobi olarak adlandırılan bu anlayış geçmişten günümüze birçok evre geçirerek gelmiştir. Özelliklede bu evreye en büyük etkiyi 11 Eylül hadisesi yapmıştır. Ne yazık ki bu hadise günümüzde İslam coğrafyası üzerinde derin etkiler meydana getirerek, dünyada İslam’a olan bakışı kötü yönde gelişmesine sebebiyet vermiştir.
-Ahmet Ünal