Bir zamanlar boynu bükük ve mahzun yüreklerden
Bazen de hoyratça parçalamak için
Zincirleri döven paslı küreklerden
Kimi hazin bir nida, kimi haşin bir eda
Kimi isyan, kimi dua
Bazen de üç buçuk soysuza beddua
Sesleri yükselirdi kalenderlerden
Kubbesi altında Ayasofya’nın
Bazen bir şiir çınlardı kulağında:
Ey Ayasofya! Nedir ruhunu saran hüzün?
Sanki bir hicran ile solmuş sararmış yüzün.
Hatırla o minberde, mihrapta yazanları…
Hatırla o kubbeni titreten ezanları…
Ve duyur, o yalancı mizana küskünlüğünü.
Haykır, ezanın çanlara üstünlüğünü…
Haykır, ezanın çanlara üstünlüğünü…
İşte bu gün, Ayasofya’nın, minberinde, mihrâbında yazanları, kubbesini titreten ezanları hatırladığı gündür.
Bugün, yalancı mizanın devrildiği, ezanların çanlara üstünlüğünün haykırıldığı gündür.
-Abdurrahman Fikri Yazıcı