Bir dua, bir kıvılcım, bir yürek, bir kılıç; Ayasofya açıldı.
Akşamından salalar sardı kubbesini, tekbirler süsledi minaresini, yağız delikanlılar secdeye durdu, çakallar inine çekildi. Bir el, sanki bir el uzatıvermiş gibi anahtarı, açılıverdi bütün kapılar. Ne engelci, ne korkak, görünmedi etrafta. Bir fetih müjdesi sardı her yanı, kördüğümleri çözen bir vecd hali. Şehidler yerlerini aldı namaz için, veliler saf tuttu; kim bilir gökten melekler indi yeryüzüne, dua etti ümmete. Aralık kalmadı saflar; gönül erleri himmet eyledi.
Devir karanlıktı
Bitmemiş bir savaşın ertesinde, ne ilahi kelam tanınır oldu ne secdegâhlar hürmet görür. İslamî olan ne varsa düşmandı, batıl olan ne varsa dost. Günlerce boş kalmadı meydanlar; kimi sarık kimi şapka kimi İslam alfabesi yüzünden, binlerce insan darağaçlarında sallandırıldı. Devir karanlık, millet savaş yorgunu ve kitleler korku içinde şaşkındı. Bir gece vaktiydi, bir yangın düştü toprağa; İstanbul asıl şimdi düştü, dediler; İstanbul asıl şimdi düştü. Ayasofya Camii müze olmuştu. Ruhu sökülünce, seyirlik taştan kalıplar kalmıştı.
Ayasofya’ya zincir vurdular
Zaman zaman yıldızlar parlasa da geceydi; yol çetin ve çileli, yolcular az ama dev gibiydiler. Bayrak düştüğü yerden kalkardı; üç kıtaya hükmeden koca bir devlet daracık bir yere sıkışmıştı. Sadece sıkışsa ne ala, kükrer çıkardı oradan. Ancak önce dilini koparmak istediler, sonra kültürünü. Ardından inancına el attılar, küfrü öğrettiler; “Allah-u Ekber” yerine “Tanrı uludur” diye söylettiler. On beş milyon genç yaratacağız, dediler on yılda. Ayasofya’ya zincir vurdular; İslâm’ın fetih sembolüydü, “fetih bitti” demek istediler.
Ayasofya ayağa kalkışın ilanıydı
Bayrak düştüğü yerden kalkardı. Öyle de oldu, tarih yine şaşırtmadı. Ak yürekli bir adam, ak bir imza attı; can pahası, kan pahası. 24 Temmuz’da dünya tarihine bir not düşüldü; Anadolu ayağa kalkmış ve Ayasofya bu ayağa kalkışın ilanı olmuştu. İlk ezan okundu, ilk hutbe verildi. Endonezya’dan Somali’ye, Pakistan’dan Libya’ya topyekûn ümmeti bir zafer coşkusu, bir ulu mabed heyecanı sardı.
Dünya Müslümanları böyle sevinirken içimize her nasılsa sızmış, konuşması konuşmamıza, tipi tipimize benzeyen ama her şeyi ile bu millete yabancılaşmış, İngiliz yahut Amerikan mandası altında yaşamayı şeref sayan bir grup azgın azınlık içtiği kanı kustu. Sesleri cılızdı, rakıları tükenmişti, cinsleri türevleşmişti. Yüzleri alacakaranlıktı, seçilmiyordu. Öyle ki, kimse ne dönüp baktı ne yüzlerine tükürdü.
Nimetin büyüklüğü hep ilkleredir
Üstad’ın ifadesi ile bir sel gibi açılacaktı; keramet çapında bir görüntü ile ülkenin dört bir yanından kopup geldi yüz binlerce genç, ihtiyar, kız, kızan. Günlerden Cuma, aylardan Temmuz idi. Secde günü idi bugün; her Mayıs’ta tekbirlerle “Ayasofya Açılsın, Zincirler Kırılsın!” denilen yerde, kırılmış zincirlerin ötesinde, fethi Cuma ile taçlandırmak için er günü idi bugün.
80- 90 yıl her Müslüman genç bu aşkla büyüdü, bu heyecanla yürüdü, kimi zaman hapislerde kimi zaman sokaklarda bu yüzden çürüdü. Nimetin büyüklüğü hep ilkleredir, onların açtığı gedikten bir sel gibi geçti gençler. Ve bugün! Kim bilir hangi velinin ayağından sıçrayan çamurdur, alim yahut mütefekkirin fikir ve aksiyon dolu mücadelesidir ki bizi yeniden izzetli ve şerefli kıldı.
İkinci durak Kudüs
Özlenen ve beklenen oldu. Merkezi Anadolu olan destanlık bir yürüyüş başladı. Ayasofya bunun ilk durağı idi, secdeler edilmesi, hutbenin kılıçla irad edilmesi, tüm devlet büyüklerinin, ilim ve irfan sahibi önderlerin bütünlük göstermesi Cuma namazının topluluk hakikatine uygundu. İkinci durak Kudüs ve ardında Mekke ve Medine.
Türk’ün ruh kökü hem Kudüs’e hem Mekke ve Medine’ye hizmetkâr olma aşkı ile doludur. Bırakın insanı, o topraklarda nefes alan tek bir canlı incinsin istemez. Kutlu yürüyüş başladı. Ayasofya Camii bunun işaret fişeği oldu. Batı miadını doldurdu, Siyonist Yahudi gün sayıyor. Böylesini ne tarih ne bilim yazacak. O kutlu yürüyüş başladı; bütün dünya İslâm olunca duracak.
GELEN BİZİZ GİDEN ONLAR; BİZİM ÇAĞIMIZ BAŞLADI
-Ercan Çifci