Merhaba Ömrüm… Nasılsın? Beni sorma halim yaman yine; çünkü sen yoksun. Yalnızlık beni yine mesken almış, sarıp sarmalıyor senin yerine…
Merhaba Ömrüm; nefessiz kalıyorum senin olmadığın yerlerde; izimi bulabilene aşk olsun!
Sen benim neyim misin, merak mı ediyorsun? Ömrüm, sancılarım, bakışlarım, duyuşlarım, çok derin ağlayışlarım; gözyaşlarım… Kalbimin içinde bir türlü dile getiremediğim tekim, hep’im, sonum…
Merhaba Ömrüm, seni ömrümün paha biçilmezi yaptığımı bilsen bu kadar rahat davranır mıydın ki? Sanmam…
Korkardın aşkımdan fazla sevemezsin, aşkım aşkını geçer diye pek bir hayıflanırdın. Sevebilecek asil gönlüne “Asil bir seviş” yerleştirmediğini düşünerek… Olsun… Ömrüm; Merhaba Ömrüm… Çok yeni bir sınava tâbi tuttum kendimi, seninle sınıyorum kendimi, sensizlik anlarında söyleyemediklerimi düşünüyorum içimden haykırıp sana ulaştırmayı dileyerek…
Merhaba Ömrüm; İlacım, sancım, muhtacım… Anlar mısın ki dizelere sığmayan bu aşkı? ‘Biz’ olur muyuz? şimdilerde bu kadar ürkek, bu kadar sancıya yenik durumdayken; mağdurken, sevebilme gücünü keşfetmiş ama söyleyemezken…
Ben senin neyinim? Muammaların, sorgulayıp suçlayışların, çözmeye çalışmaların, bir merak içinde arzularının esirinde kendi içinde çırpınışların… Ben senin neyinim? Söyle! Sığmayan dizelere söyle bakalım…
Sen benim ömrümsün, parıldayan bir güneş, yağan yağmurum; ayazlarda bedenimi aşkınla ısıtan tek gerçek. Merhaba Ömrüm; Merhaba! Sana bu ilk sesleniş, ilk defa… Adımı anmaktan korkup gerçekleri kendine fısıldarken ben sana yalnızca “Ömrüm” diyebiliyorum, ömrüm… Merhaba çekingen ömrüm…
Sol yanımda geçmişin izleri, sağ yanımda sımsıcak sevgi ve de hasretin…
Merhaba Ömrüm; Sevebilirsek bize fayda etmez zulüm. Tek bir saniyede bile yıkar geçeriz her şeyi, herkesi; sevebildiğini sanan tüm yürekleri… Merhaba Ömrüm; Korkularından uzak bana yakın olmak istiyorsan haydi sen de bu sözü fısılda; Merhaba Ömrüm…
Yürekten yüreklerini ortaya koyup, yürekleri yalnızlık kıyısından terfi edenlere; yani soylu dilencilikten çıkmış asil sevebilenlere…
-Dilara Aksoy