Gölgeye kavuşan çobanın azık torbasıdır bu uçurtma… Üstüpüyü gazyağı tenekesinin yanında yadırgamamak… Arka cepteki ince dişli tarak, dantelli namaz takkesi, zeytinyağlı sabun, yün yorgan, yüklük ve kedi… Düne kadar “bidon kafalı” diye küçümsedikleri koskoca Anadolu… Hepsi bu uçurtmanın gölgesinde gülümsüyor…
Ya bir gün evladının yemin töreninden kovulan başörtülü annenin ahı ile süzülen uçurtmamızın ipi kopuverirse ne olur? Nasıl olsa kalkmışsa yasaklar? Amaaan, dava mava kalmamışsa? Başörtülüler de zaten eski başörtülü değilse hem? İmam Hatiplerde de eski şuur yokmuşsa artık? “Koparsa kopsun”sa, “ne yapalım”sa, “bize ne olmuş”sa mesela?
Tahmin edelim mi uçurtmanın ipi koparsa nasıl boca edilecek başımıza yirmi yıldır biriken en sarışın anasonlu kin? Yersiz tartışmalarla bobini zayıflatma gafletine düştüğümüz günlerde Beyrut’tan yükseldi zulmün dumanı…
Bu uçurtmanın sadece Türkiye semalarında süzüldüğünü sanmak, Bağdat’a, Şam’a, Endülüs’e, Beyrut’a, Bosna’ya ve Medine’ye nankörlüktür… Kadim tarihin çıtalarına yüklediği ağır rüzgarla tüm İslam coğrafyasıdır bu uçurtmanın sorumluluk alanı…
Uçurtmayı düşürmeyin!
Ayasofya’nın ibadete açılması Kudüs’ün özgürlüğünü müjdeliyorsa tartışmanın anlamı yok uçurtmanın büyüklüğünü… Yol uzun, yük ağır, kervan yorgun iken; Aile içi kavgaları sokak ortasında yapma paçozluğundan vazgeçip, gerekirse kan kusup kızılcık şerbeti içme erdemini göstermek gerek samimi bir dava şuuruna sahipsek…
Dünya beşten büyük ve Türkiye yalnızca Türkiye değildir. Bu şuuru mıh gibi çakılı tutarsak zihnimizde, günübirlik sosyal medya dalaşmalarına düşmeyecek kadar ayık oluruz mutlaka… Dava sancağının dalgalanmasını zayıflatacak her kişisel hatanın bedelini kocaman bir coğrafya ödüyor… Herkes elindeki taşı yere bırakıp, şapkasını önüne koysun ve bir söğüt gölgesinde muhakeme etsin nefsini…
Münasebetsizlik açık sözlü olmak sanıldıkça ağzı olan konuşmaya devam edecek, olur olmaz konularda… Yapmayın arkadaşlar, uçurtmayı düşürmeyin, biz o rüzgarın esmesini yüz yıl bekledik, etmeyin. Elbette gevşek ağzınızla üflemeniz etkilemez rüzgarımızı, ama gün geçtikçe sayınızın artıyor olması üşütmüyor değil ruhumuzu… Önümüze katıp kovalarken bâtılı, okçular tepesini terk edilmiş bulmak erteliyor zaferlerimizi…
-Fatma Yılmaz Arslan