Büyük bir savaş var. Medeniyetlerin, zihniyetlerin, ruhların savaşı söz konusu. (Diriliş Neslinin Amentüsü, Sezai Karakoç, 7) Bir tarafta Rönesans sonrasında dünyayı yönetme iddiasına girmiş Batı, diğer tarafta ise ona direnmeye çalışan bütün insanlık.
Batı, kendisini mutlak itaat mercii olarak gösterip insanlığı bir çıkmaza sürükledi. Kavramlarla, zihinlerle oynayıp insanlığı prangaya vurarak yıllarca onları sömürdü. İki cihan harbiyle beraber Dünya, Batı’nın birbirine girdiğini görünce ona olan inancını yitirdi. (İslamın Dirilişi, Sezai Karakoç, 18)
Birkaç teşebbüs olsa da henüz Batı’yla hesaplaşılmadı. Teklif edilen tasavvurlar da Batı’nın içinden çıkan yavan fikirler olduğundan sadra şifa olmadı.
İnsanlık henüz fark edemese de bu medeniyet tasavvuru yalnızca İslam’da var. Zira bütün insanlığı kucaklayacak, hepsine ışık olacak hakikat, ruh sadece onda.
İslam’da bu hakikatin olması Müslümanlarda da olduğu manasına gelmez. Müslümanlar o hakikate ulaşabildikleri kadar ondan nasiplenebilirler. Bundan en ziyade, vahyin taşıyıcıları olan Peygamberler nasiplendiğinden bizim önderlerimiz onlardır. Onların ayak izi bizim için tabela hüviyetindedir.
Bu medeniyetin temelleri Mekke’de atıldı, inşası ise Medine’de oldu. Lakin bu medeniyet tepeden inme bir anlayışla, zorlamayla gelmedi. Öncesinde nesil yetiştirilmiş sonrasında ise toplum ve nihayetinde medeniyet ortaya çıkmıştır. Bugün de İslam medeniyetinin dirilişi yine bu usulle olacaktır.
Ardımdan geleceklere ışık olmam gerek
Bir diriliş eri olarak buna namzedim. Kendisi salah bulmayan başkasını ıslah edemeyeceğinden öncelikle kendimden başlamam gerektiğinin farkındayım. Hayatımın her alanında İslam’ı hâkim kılıp sonrasında ardımdan geleceklere ışık olmam gerek.
Vazifem bu kadar büyük. Koca dünyada yaşamış milyarlarca insandan yalnızca bir tanesi olduğumun farkındayım lakin düşüncemin asırları aşabileceğini, kainatı ihata bileceğinin de şuurundayım.
Ben küçük düşünemem. Beni yaratan beni yeryüzüne halife kıldığından her bir zerreden ben sorumluyum. Kenar-ı Dicle’de bir kurt bir koyunu kapsa hesabının benden sorulacağını asla aklımdan çıkarmam.
Niyetim halistir. Münafık olmaktan her an korkar samimi bir mümin olarak yaşamaya devam etmek için her gün dua ederim. Dua benim silahımdır. Onunla yardım ister, onunla savaşır, onunla dirilirim. En zor zamanımda gücü her şeye yetenin imdadıma yetişeceğine inancım tamdır.
Allah’a inanıyorum. Çünkü inançsızlık zehirdir, içeni felç eder. İnançsız yaşanamaz, sadece yaşayan ölü olunabilir. Bakar ama göremez, duyar ama işitemez. Hayata bir mana veremediğinden bunalımlar geçirmeye mahkumdur.
Benim inancım insanlık tarihi boyunca devam etmektedir. Hakikatin yegane sahibi ben değilim. Emaneti benden öncekilerden aldım, sonrakilere aktarmak ise vazifemdir. İlk insan olan Adem (as)’den başlayıp kıyamete kadar devam edecek olan kutlu davanın bir mümessiliyim.
Şehri imar etmek benim için ibadettir
Davam, İslam davasıdır. Peygamberlerin şanlı yolunun davasıdır. Sancağım onların sancağı, savaşım onların savaşıdır. Benim için cihat sadece savaş meydanında olmaz. Nefisle olan cihadı en büyüğü kabul ettiğimden her an onun desiselerine karşı teyakkuzdayım.
Şehrim İslam şehridir. İnançlı bir şehirdir. Camiler minareleriyle gelenleri selamlamakta, onlara buranın emân yurdu olduğunu bildirmektedir. Bu şehri imar etmek benim için ibadettir.
Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çabalarım ama her an Azrail ile karşılaşacakmış gibi tetikte beklerim.
Hem zalime hem de mazluma yardım ederim. Mazlumu o acınası durumdan kurtarırım, zalimi ise durdurarak ahiretini berbat etmesine engel olurum.
Gerektiğinde kardeşimin omzundaki akrebi söylemekten çekinmem, fakat asla tecessüs etmem. Kimsenin hayatında kusur aramam.
Bütün işlerim ölçülüdür. İfrat ve tefrit benim için iki kutuptur, kutupta hayat olmadığını bildiğimden itidal üzere yaşarım. Adaleti her yerde ikame ederim. Ne az vererek ne de fazla vererek kimseye zulmetmem. Herkese hakkını veririm.
Saçıp savuranları şeytanın kardeşleri olarak bildiğimden israf baş düşmanlarımdandır. Mülkün sahibi değil emanetçisi olduğumun farkındayım. Bu yolda fedakarlıktan asla kaçınmam. Anam babam sana feda olsun, düsturu aklıma kazınmış vaziyette ömrümü, malımı gerekirse canımı vermekten geri durmam.
Her gün güneşle yarışırım
Bir sıkıntısını gördüğümde, ahirette de benim sıkıntılarımın giderileceği umuduyla hemen kardeşimin yardımına koşarım. İlgisiz, taş kalpli birisi olmam. Diriliş eri olarak çalışkanlık, öne çıkan vasıflarımdandır. Bir saniye bile benim için kıymetlidir. Her gün güneşle yarışırım. Lakin fıtratıma zıt hareket etmem. Gündüzü çalışmak için kullandığım gibi geceyi de istirahat için kullanırım.
Zorlanacağım, terleyeceğim, acı çekeceğim fakat asla pes etmeyeceğim. Çileyi de nimet görüp kendime ahiret azığı yapacağım. Yük olan değil yük alan olacağım. Önüme dağlar kadar engeller de çıksa kendimi onlara bent yapıp kardeşlerim için yol açacağım.
Bütün bunları yaparken, Peygamberimin sünneti olan ve aynı zamanda toplumun atomu mesabesinde olan aileyi de ihmal edemem. Ev benim için sığınaktır. Yedi uyurların, sığındıkları mağara gibidir.
Orada diriliş kadını bütün izzetiyle, iffetiyle sığınağın muhafızı olarak durmaktadır. Gerekirse taş yeriz, ama haram lokma yemeyiz, kararlılığıyla kocasını ikaz etmeyi asla ihmal etmez.
Toplumdan izole değildir lakin mahremiyet, onun kırmızı çizgisidir. Haya onun süsü, iffet ise kalkanıdır.
Anne olmayı her şeyden üstün görmektedir. Küçük diriliş erleri yetiştirmede birinci vazife ondadır. Hayatının her alanında ona yol gösterecek temel taşları çocuğunun zihninde döşer. Bu açıdan bakıldığında aynı zamanda bir mimardır, diriliş kadını.
Diriliş evlerinden çıkan diriliş insanları diriliş neslini oluşturacaklar. Diriliş nesli, diriliş toplumunu onlar ise diriliş medeniyetini kuracaklar. (İnsanlığın Dirilişi, Sezai Karakoç, 158) Bu medeniyet, insanlığa öncü olacak. Eşyayı nasıl anlamlandırması gerektiğini, neye ne kadar kıymet vermesi gerektiğini insanlığa öğretecek. Yani bütün insanlığa itidali, adaleti gösterecek.
İslam’ın sadası bütün dünyada karşılık bulacaktır. Diriliş erleri meydan yerine çıkıp bu sadanın her yere ulaşması için mücadele edeceklerdir.
-Muhammet Ata Şimşek