Yunus Emre’nin nasihatler içeren mesnevi türündeki Risâletü’n-Nushiyye adındaki eseri, nasihatname türünün güzel örneklerindendir. Aruz ölçüsü ile yazılan risalede 573 beyit yer almaktadır. İçinde bulunduğumuz 2021 yılının Yunus Emre’nin vefatının 700. yılı olması münasebetiyle, bu eserinden bazı beyitlerini seçerek günümüzün liderlerine, öncülerine ve yöneticilerine nasihatler olarak hazırladım. Yunus’un ikazlarının herkese faydalı olmasını dilerim. Yunus Emre’ye rahmet olsun.
“Nice tahta çıkanlar yere düştü,
Nice ‘ben’ diyene sinek üşüştü!
Kendinden uzak tut kibr endişesin,
Kibre uyarsan uzağa düşersin.”
Tahta çıkmak zordur, tahtta kalabilmek ve görev süresini hakkıyla tamamlayabilmek daha zordur. Nice yöneticiler vardır ki yetkilerinin ve sorumluluklarının gereğini hakkıyla yerine getirmedikleri için kalplere giremezler, girmiş olsalar da çok geçmeden oradan büyük bir hızla düşerler. İnsanların kalbine girmeyi engelleyen veya kalpten düşmeyi neden olan en büyük hastalık kibirdir. Kibir her insana zarar verir, yöneticiyi zelil eder. Kibirlenen yönetici yaratılmışlara ve yaratana uzak düşer. Yönetici kibir ve bencillikle sürekli “ben” dedikçe, makul insanlar çevresinden uzaklaşır, onlardan boşalan yerleri yalaka ve menfaatperest sinekleri doldurmaya başlar. İyi bir lider kibirden uzak durur, “ben” demez “biz” der, “milletim” der, “insanlar” der; işine ve başarıya ekibini ve yönettiklerini ortak eder.
“Büyüklük taslama lanet alırsın,
Kovulmuşlarla bir olur kalırsın.”
“Küçük dağları ben yarattım!” der gibi böbürlenerek büyüklük taslayan ve insanlara tepeden bakan insan şeytanın yolundadır. Böyle insanlar yanlışlarında ısrar ederse şeytanın akıbetine uğrar, huzurdan uzaklaştırılır, merhametten nasiplenemez. Hatırlayalım, Rabbimiz, insanı (Adem) yaratacağı zaman meleklerden saygı ve hürmet göstermelerini emredince İblis kibirlenerek “Ben daha üstünüm. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın!” demişti. Allah da “Defol, sen artık kovulmuş birisin!” diyerek onu cezalandırmıştı.
“Sakın olmayasın kibirle yoldaş,
Kibri nerde görürsen orda savaş.”
Güzel ahlaklı insan kendisini kibirden korumakla yetinmeyip kibirle mücadele etmelidir. Bu amaçla çevresindeki insanların kibirli hallerini gidermeye çalışmalı, böbürlenmeyi alışkanlığa dönüştürmüş olanlardan uzaklaşmalı hatta onların kibri ile savaşmalıdır. Liderler ve yöneticiler de, ekiplerindeki insanların kibirli davranışlarına müsaade etmemeli, kötü hallerini düzeltmeleri için en güzel usullerle onlara yardımcı olmalı, insanlara tepeden bakmaya devam edenleri yanından uzaklaştırmalı hatta adalet çerçevesinde cezalandırmalıdır.
“Hüner gözet ki hünere eresin,
Eren ile yol alıp dostu göresin.”
Kibirden korunmanın yollarından biri hüneri gözetmek ve marifete iltifat etmektir. Bu, insanın dostlarını artırdığı gibi insana kendisinden daha yetenekli insanlar olduğunu da fark ettirir. Lider ve yönetici de, çalışma arkadaşları ve halkın içinde hikmet, hüner, sanat sahibi olanları gözetmeli ve onlara imkan hazırlamalıdır. Böyle davranmak memlekette sanatı, hikmeti, zarafeti artırır.
“Öfke der: ‘Ben herkesten yegâneyim,
Bunca hüner içinde bir taneyim!
Kimse duramaz ki karşımda benim,
Hışımla denizi ateşe veririm.
Nereye varırsam başlar kesilir,
Kime öfkelensem o vakit ölür.
Var mıdır bencileyin cana kıyan?
Yoktur benden başka merdane kıyan!”
Öfke kanser gibidir, günbegün insanı eritir; insanın bünyesini hastalıklı hale getirdiği gibi güzellikleri, iyilikleri ve dostlukları azalttığı için manen de zarar verir. Sinsi bir düşmandır o; kendini bal börek gibi takdim eder, yalancı bir lezzet verir. İnsan, öfkenin ifsat ediciliğinin farkına varmazsa, onu verdiği geçici haz ve hırstan dolayı öfkelendikçe öfkelenir. İnsan o an öfkesini hüner zanneder, nefsi öyle kabarır ki denizleri ateşe verebileceğini, istediğini kesip asabileceğini, önünde kimsenin duramayacağını zanneder. Lider insan kararlı ve metanetli olmalı, zarar veren öfkeden uzak durmalıdır. Öfke ile kalkanın zararla oturacağını en çok yöneticiler bilmelidir. Öfke makul düşünmeyi, mutedil durmayı, adaleti sağlamayı, merhametli davranmayı ve hikmetli olmayı engeller.
“Öfke işi küfür ve dalalettir.
Allah korusun farklı bir halettir.”
Öfke sürekli kendini gösterir ve her kritik anda ortaya çıkarsa sahibini dalalete götürür, gerçekleri görmesini engeller, hakikatlerin üstünü örtmesine sebep olur. Allah “O takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler” diyerek öfkenin yutulmasını muttakilerin özelliklerinden saymıştır. Liderler, yöneticiler ve toplumun öncülerinin adaletli ve merhametli olabilmeleri için öfkelerine teslim olmamaları gerekir.
“Gururla oturma dost döşeğinde,
Daim ayakta dur, yâr eşiğinde.”
Yunus’un dilinde dost Allah’tır. Dostun döşeğinde, huzurunda, makamında gururla bulunulamaz hele hele saygısızca oturulamaz. İnsan sultan da olsa her daim edepli olmalıdır. Alemdeki her yer Allah’ın mekanıdır. Ne gecede ne gündüzde, ne dağda ne şehirde, ne sokakta ne de sarayda insanın böbürlenme hakkı yoktur; her yer O’nundur.
“Tüm bozguncuları mat eder sabır,
O sebepten mutluluk ihsanıdır.
Sabrın her yerde iyiliktir işi,
Dayim azad eder yâd ve bilişi.
Sabırlının devleti dayim kalır,
Sabredenin nasibi fazla olur.”
Sabır insanın en iyi yoldaşı, en bilge danışmanı, en mahir veziri, en sağlam sırdaşıdır. Öfkesine teslim olmak yerine sabır, akıl, hikmet ile davranan insan hileleri sezer, oyunları bozar, bozguncuları mat eder. Devlet yöneticileri sabırla hareket ederse nasibini artırır ve devletinin ömrünü uzatır.
“Yol çok emindir diye gafil olma,
Harami çoktur düşersin pusuya.”
Liderler ve yöneticiler güçlerine güvenmeleri, insanlardan uzaklaşmaları, istihbaratlarının zayıflamaları, yönetimdeki zafiyetleri gibi nedenlerle gaflete düşerler, kendilerine ve devletine kurulan tuzakları fark edemezler. Sürekli kuşku içinde olmak da kötüdür. Kötülerin oyunlarından ve saldırılarından korunmanın en iyi yolu tedbirli olmaktır.
“Hasetçinin eli ermez bir işe,
Kime kuyu kazarsa kendi düşe!”
Hasetçi insanlar iş yapmak yerine başkalarının işini engellemek için uğraşırlar, enerjilerini ve vakitlerini kötü planlarla geçirirler. Tarih, başkası düşsün diye kuyu kazanların kendilerinin de o kuyuya düştüklerini göstermiştir. Haset etmek, başkasına kuyu kazmak, kötü planlar yapmak eninde sonunda herkese zarar verir. İnsan için kendi çabasından daha güzel emek yoktur. İnsan haset için harcadığı vakti ve imkanları, iyi işler yapmak için kullansa hem kendisi hem insanlık için daha doğru olur.
“Kim ederse yoldaşına hıyanet,
Bulsun vardığı her mekânda lanet.
Bilirsen gerçek yoldaşın olanı,
Doğruya varıp kurtarırsın canı.”
Liderler ve yöneticiler kimsenin kimseye ihanet etmesine müsaade etmedikleri gibi kendileri de yol arkadaşlarına ve yönettiklerine ihanet etmemelidir. İhanet sözünde durmamak, emanete riayet etmemek, yalan konuşmak ve iftira atmak gibi çok sayıda kötülüğü içinde barındırır. İhanet edene herkes beddua eder, kimse güvenmez.
“Aklın başındaysa gönüllere git,
İsyankâr damarlarını teskin et.”
Bir yönetici için en büyük hedef insanların gönlüne girmek olmalıdır. Gönüllere girmek için öfkeyle değil bilgi ve hikmetle, isyanla değil sükûnet ve dostlukla, zulümle değil adalet ve merhametle, korkuyla değil cesaret ve kararlılıkla davranmak gerekir. Öfke ile kalkanın zararla oturacağını en çok yöneticiler bilmelidir. Öfke makul düşünmeyi, mutedil durmayı, adaleti sağlamayı, merhametli davranmayı ve hikmetli olmayı engeller.
(Yazıdaki Yunus Emre beyitleri, Doç. Dr. Zakir Avşar tarafından hazırlanan ve Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı tarafından 2013 yılında yayımlanan nüshadan alınmıştır.)
-Erol Erdoğan