Sona yaklaştıkça başlangıca özlem kaplar içimi. Kat etmem gereken yolu son sürat giderken yavaşlar adımlarım. Yavaşlatırım varış çizgisini görmeyi, bitti diyenleri işitmeyi… Belki de her şey vedaları sevmememden ibarettir, diye düşünürüm. Ama durumun bundan çok daha farklı olduğunu anlarım. Hep sona geldikçe olur anlamalarım.
Kaybetme korkumla kıymet bilmezliğim adeta raks ederler önümde. Bense kendimi zamanın bunca geçmişliğine karşı hayrete düşmüş bulurum. O inat edercesine “ileri” derken ben onu acizce bir tutam geriye götürmeyi hayal eder dururum. Peki nedir bu telaşım, başlangıçlara “u” dönüşü yapmaktaki ısrarım? Belki ölmeye mahkûm edilen heveslerim, belki çıkmakta hep zorlanılan başarı merdiveni. Belki korkularımla boğuşmalarım ya da dengemi şaşırtan gelgitlerim. Ancak günün sonunda geriye kalan, eylediğim ne varsa hakkını verememe hissi.
İşte bu yüzden korkarım sona yaklaşmaktan. Zamandan hep bir dilim daha isterim. Doymam. Hangi ara bittiğini anlayamam bitmelerin. Sihirli bir değnek ile en olmak istediğim an gelsin dilerim. Tüm yarıda bıraktıklarıma mahcup olurum. Çünkü onları tamamlayacak mümkünler sona gelince gelir aklıma. Gözümde büyüttüğüm her ne varsa bir anda çocuk oyuncağı gibi gelir gözüme. Zor dedikleri şeytanın vesvesesidir sadece.
Bilirim ki, zahmetsiz rahmet olmaz. Yine bilirim ki, kolaycılık kuyusundan kolay kolay çıkılmaz. Bahşedilen her fırsat onu değerlendirebilen için fırsattır. Şansın yaver gitmesi dedikleri gizli bir tuzaktır. Başlangıcın kollarından sıkıca tutmak onu sona götürürken edinilen en elzem uğraştır. Sona alnı açık yüzü ak varmak başlangıçlara ehemmiyet vermekten geçer. Ancak yolun yarısı ertelemelerle biter.
Bizi şimdiden alıkoyan ne? Değil mi ki yarınlara bırakılan bir sonraki yarınlara gebedir. Sona doğru tutulan ipler her daim gevşektir. Kaybetme korkusunun altında asıl yatan ise kaybetmemize sebep olanlardan vazgeçmemektir. Pişmanlık denizinde yüzmemenin şartı fedakarlığı merkeze yerleştirmektir. O yüzdendir ki, esaslı bir yürüyüş, ilk adımla son adımı aynı çizgide götürmektir, sabırla…
– Rümeysa Akman