“Annem beni yetiştirdi, al sancağı teslim etti; Allah’a ısmarladı!
Hizmet eyle vatana; sütüm sana helâl olmaz, saldırmazsan düşmana!..”
Güzel ülkemin, açmadan solan tomurcukları; ebet ülkesinde filiz veren, renk renk açan sümbülleri!
Çanakkale sırtlarında bir nesil, narin bedenini cümle mukaddesata seve seve feda edip, ebediyete kanat çırpmayı tercih etti.
Çetin kader savaşı
Çanakkale ufuklarında milletçe fedakârlıkların tüm sınırlarını zorladık. En büyük fedakârlıklarımızdan biri de geleceğin Türkiye’sinin aydın ve yönetici tabakasını bir mum gibi yakmak oldu. Din, vatan ve istiklal için nice güneşler, aydınlık yarınlarımızın teminatı olarak batıp gitti.
O çetin kader savaşında, İstanbul ve çevre illerden gönüllü olarak cepheye giden üniversite gençliği, lise (hatta ilk ve ortaokul) öğrencileri, öğretmenler, gençlik cemiyetlerinin çocukları, medrese talebeleri, müderrisler, tekke şeyhleri ve dervişler ile topyekûn bir “Maarif/İrfan Ordusu” da çarpıştı.
Söz konusu ezan, bayrak ve bağımsızlık olunca, kalpleri yurt sevgisiyle dolu “Mektepli Mehmetler” okullarını, derslerini ve ideallerini askıya alıp cepheye koştular ve tatlı canlarını vatanlarına siper ettiler. O defter, kalem ve kitap tutan ellerine, tüfek ve süngü alarak düşmana kahramanca saldırdılar.
Diplomalarını cennette aldılar
İşte İstiklal Şairi’nin hayal ettiği Asım’ın Nesli’ydi bunlar; boy gösterdiler, sahne aldılar bu ölüm-kalım arenasında… İstiklal ve istikbalimize ışık oldular, yol verdiler. İstikbalimize güneş gibi doğdular, istiklalimizi kurtardılar. Gül kokulu taptaze vücutlarını, o kınalı başlarını; gençliklerinin henüz baharındayken, hayattan henüz lezzet almaya başlamışken, geleceğe dair tatlı düşleri henüz kurmaya koyulmuşken, hiç tereddüt etmeden feda eylediler.
Vatanın nadide yetişmiş birçok seçkin yiğit evladı, hayatın kendine sunduğu her hakkı, zevki ve emeli; yaşam dolu gençliklerini, tutkuyla peşinden koştukları plan ve ideallerini, cömertçe bizlere ikram ettiler. Bir daha okullarına, sıralarına ve sılalarına geri dönemediler. Arkadaşlarına, ailelerine ve sevdiklerine kavuşamadılar. Diplomalarını, şehitlik beratı olarak Cennet-i Âla’da almaya karar verdiler!
Ne mutlu onlara!
Bu, ne büyük bir civanmertlik, ne büyük bir fedakârlık, ne güzel ve ne büyük bir armağandır bizlere… Haklarını nasıl öderiz, ya Rabbi!
Anadolu-İslam Karakolu’nun son kalesi Çanakkale’yi geçilmez kılan destansı mücadelede, her türlü övgüyü kifayetsiz bırakan, onların kahramanlıkları da hayati öneme sahip… Tarih onları hep hayırla anacak, hep yüceltecek ve her daim emsal gösterecek gelecek nesillere…
Hak onlardan razı, vatan onlardan razı, tarih ve ecdat onlardan razı… Ne mutlu onlara!..
Ne güzel bir baht ve ne güzel bir talih bize de; böyle kahraman bir ecdada sahip olduğumuz için!..
Genç kuşakların dini-milli şuur ve kimlik kazanmak için mutlaka ibretle okuması şart, onların fedakârlıklarını, yiğitliklerini ve kahramanlıklarını…
Aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Allah onlardan ebeden razı olsun.
Emanet ve davalarına sahip çıkma şuur ve mesuliyetini milletimizin tüm fertlerinde her daim diri tutsun!
Yeter ki ülkemiz, yeni Çanakkaleler yaşamasın!
Hakkıyla varis olmak ve onları utandırmamak duasıyla…
– Ahmet Furkan –