Önce renkler, sonra simalar ve insanlar oluşur insanın yüreğinde. İşte yanından geçen kişi: Kahverengi gömlekli, dik başlı olanın –o kadar dik başlı ki değnek yutmuş sanki- görebiliyor musun sessizce görülmeyi bekleyişini, hissedebiliyor musun sevgisizliğin soğuk nefesini ensende? Ya haykırışını… Bilmem kaç desibel gücünde ama ruhu olanların işitebileceği tondaki sesi. Onun yanında duran yüzündeki her bir buruşukluk, fon kartondaki kırışıklığı andıran adama çevir gözlerini. Onun gömleği güneş sarısı ama içi aydınlığı yutmuş karanlık gece sanki. Ama korkma! Bu hikaye kötü bitmeyecek. Yavaşça süzülüyor ruhuna işte. Zihnini meşgul eden duygu ve düşünce: “Bu öykü sana hoş mu gelecek, boş mu gidecek” diye seni tereddütte etmekte, farkındayım. Yaslan ruhuma, yaslan sözlerime en çok da hislerime. Bilinçli olarak her iki adamın renklerine odaklan şimdi. Delinmiş kalplerin, hırpalanmış sırtların üzerindeki izlere dokunarak. Nefes almakta zorlanıyorlar bak, her ikisinin de su toplamış ciğerleri.
Üçüncü şahıs geldi yanlarına. Nasıl da çevirdin bakışlarını heyecanla. Nasıl da seyrediyorsun olup bitenleri; pamuktan duygularını yanına alıp merhametinle. Üçüncü adam iki adamın üzerindeki “Çamurlu Karanlık” yazan dövmeye bakıyor; gök mavisi gözleriyle. Üşümüş kollarını göğsüne kavuşturan her iki adama da dokunuyor usulca. Tuhaf el kol hareketleri yapıyor her iki adam da. Aldırmıyor üçüncü adam. Boğuk cümleleri arasındaki aydınlık hüzmeleri yakalıyor usulca. Her iki adamın ruhunda yeni bir devrim gerçekleşiyor: Gökyüzündeki aydınlığın ve karanlığın bilek güreşinde. Kaynayıp duran gökyüzüler, ışıltı dolu sarı renkleri, bulutumsu mavileri ile donanıyor şimdi. Dakikalarca yürüdükleri beton yığınları, toprak kümeleri, çamurlu yollara çiçek ekmekle vazifelendirildiler şimdi.
Gitmiyorsun, bekliyorsun çünkü gitmemek, orada olmak bir güven eylemi: Bunu çok iyi biliyorsun. Gök mavisi gözlü adama yanaşıyorsun, sesindeki akorun dokusunu ve dizilişini hissediyorsun ruhunla. Merak ettiğin aslında şu: İnce kemikli, solgun benizli insanların nasıl iyileştiği. Gök mavisi gözlü adam –üçüncü şahıs- Allah mı ki şifa versin? O adam Allah’ın dünyadaki şifa eli, iliklerine kadar hissediyorsun işte bunu.
Uzun soluklu konuşma cereyan ediyor aranızda, işitiyorum sizi. Gök mavisi gözlü adam, penceresinde oluşan her bir silüeti takip edermiş geceleri. O silüetlerin gittikleri evler beyaz, karlı ve kansız; mahallenin sıkıştırılmış ev konumlarında olurmuş genellikle. En çok da o evlerin ve silüetlerin ürkütücü görünmesine üzülürmüş. Evlere giden yollar ise bir kolu kırık insan bedeni gibiymiş; öyle aksak. Elleri yağmurluğun arkasında, uzun adımlı, yere derin bakışlı adamlar en çok dikkatini çekenlerden; konuşurken ağzı yırtılacak gibi olanlarından.
Sessizce, gönülden konuşmaları öğretmiş nahiflikle. Bu şehirde silüetler kaybolmuş bir zaman sonra. Renkten yağmurlar yağmış insanların tüm uzuvlarına. Daha da ilginç olan kimse yağmurdan korunmanın yollarını aramamış bir zaman sonra. Yağmurlu günlerde insanlar, iki ellerine göğe açıp huzuru ve huzurun sesini dinlemiş. Kolları öyle bir açış ki karşıdan bakanlar çenesini görür o insanların; huzura susuzluğun giderilmesi öyle güçlü. Nasıl başladık öyküye: Önce renkler sonra insanlar…
Bu sefer ben izliyorum gök mavisi gözlerin sırrını. Bir seher vakti, nurlar uyuyanların üzerinden sekerek uyanıkların ruhuna işlerken ince ince… İşte o vakitte gök mavisi gözlere çevriliyor gözlerim, açıp ellerini, dua ediyor Rahman’a. Açtıkça nurdan damlalar süzülüyor yanaklarından. Koşuyor melekler hızla. İstiridye kabukların içine dolduruyorlar itinayla; mahşer gününde Rahman’a sunmak için. Gök mavisi gözlere çeviriyorum gözlerimi merakla, her bir nurdan damla ile derinleşiyor, yoğunlaşıyor gözlerindeki göğün mavisi. Sır göğün mavisi gözlerde değilmiş, yalnızlığıyla büyüttüğü nurdan damlaları Rahman’ a sunuşundaymış.
Önce yerdeki filizlere dokundu derince
Sonra göğün bulutlarına.
Not: Bu yazı bir danışanın değişim ve dönüşüm hikâyesinden esinlenerek oluşturulmuştur. “Üçüncü şahıs” danışanın kendilik sürecindeki desteği sağlayan bir danışmandır. Belki de sizin hayatınızda da “Üçüncü Şahıs” vardır kim bilir? Yazar bu yazıyı farkındalığı artırması amacıyla yazmıştır. Yaşamdaki “Üçüncü Şahısları” görmek ve başkalarına da “Üçüncü Şahıs” olmak ümidiyle. Esenlikle kalın.
NURSİMA MEMİŞ