Ve anladım ki dinsiz bir medeniyet düşünmek en büyük divaneliktir.
Şule Yüksel ŞENLER
İnanç için mücadele dönemi:28 Şubat
-İçeri böyle giremezsiniz.
-Şu kafanızdakini çıkarın çabuk.
-Size söylüyorum laftan anlamıyor musunuz?
-Başına takınca beyinleri de çalışmıyor, bu daha iyi günleri, bundan sonra polisle attıracağız, sürüye sürüye, eğitim yapılan bir yerde böyle ayrım olmaz, olamaz, asla.
Bu ve benzeri lakırdıların sürüp gittiği, inancı için canla başla mücadele edenlerin dönemi: 28 Şubat. 1938 yılında Kayseri’de doğan Şule Yüksel Şenler’in gençlik yılları bu döneme denk geldi. Alaycı tavırlara aldırmadan sabırla mücadele etti. Korkusuzca önden gitti, dik durdu, yol gösterici oldu.
Başkasının önündekini kapma, başkasının elindekine sahip çıkma yarışı içinde bulunanlar, üstelik alkışlanan ve itibar gören insanlar olup çıkıyordu.
Hayatı
Asıl ismi Yüksel’dir, erkek olmadığını vurgulamak için Şule’yi eklemiştir. On dört yaşındayken Yelpaze dergisinde hikayelerle yazı hayatına başladı. Yirmi bir yaşında ilk köşe yazılarını Kadın gazetesinde “Duyuşlar” adı altında kaleme aldı.
Hastanede tedavi gören ağabeyinin kendisine “Risale” okumasını tavsiye etmesiyle namaz kılmaya, tesettürü araştırmaya başladı. 1965’te tesettüre girdi.
Yeni İstiklal gazetesinde yazılar kaleme aldı. Buradaki yazılarından ötürü kendisine birçok kez dava açıldı. Türk Kadınlar Birliği’nin şikayeti üzerine açılan davayla birlikte hayatında yeni bir süreç başladı.
Anadolu’yu dolaşarak konferanslar verdi. Onu taklit eden genç kızların başlarını aynı şekilde örtmesi sonucu
tartışmalar şiddetlendi. O’nun gibi örtünen kadınların sayısı sürekli arttı. Bunun üzerine bu tür örtünmeye “Şulebaşı” denildi.
“Allah’ın emirlerini yerine getirmeyen bir kalp nasıl temiz olabilir? Kalp temizliği ancak Allah’ın emirlerini yerine getirmekle olur. Namaz, Allah’ın emridir ve her Müslüman’a farzdır!”
1971 yılında Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, “Sokaktaki örtülü kadın ve kızların öncüleri cezalarını çekecekler.” diyerek Şule Yüksel Şenler’e işaret etti. Bunun üzerine Şule Yüksel Şenler, bir mektup yayımlayarak “Cumhurbaşkanının Allah’tan ve milletten özür dilemesi gerektiğini” ifade etti. Daha sonra cumhurbaşkanına hakaret sebebiyle tutuklandı ve kendisine 8 ay hapis cezası verildi. Cevdet Sunay, iki ay geçtikten sonra Şule Yüksel Şenler’i affettiğini söyledi. Ancak o, affı reddetti ve Bursa Cezaevinde cezasını sonuna kadar çekti.
Karanlık olmasa, ışığın kıymeti, ayrılık olmasa, vuslatın lezzeti, elem, ızdırap, gam ve keder olmasa saadetin o sarhoş edici güzelliği bilinebilir, duyulabilir, görülebilir miydi hiç?
Cezaevinden çıktıktan sonra Türkiye’nin dört bir yanına dolaşarak konferanslar vermeyi sürdürdü. Hür Söz, Yeni İstiklal, Babıali ve Sabah gazetelerinde hanımlara yönelik sayfalar hazırladı. Bu sayfalarla hanımların şuurlanmasını amaçladı. Kalemini Hak yolunda kullandı. Bugün gazetesinde 1967-71’de köşe yazarlığı yaptı. Seher Vakti dergisinin başyazarı oldu.
Fakat cemiyetin kurtuluşu, her kurtarılanın bir başkasını kurtarmasıyla mümkün olur ki, işte matlup olan da budur.
Huzur Sokağı
1969-70 yıllarında İslami konularda roman yazmak cesaret istiyordu. Mücahide, dava insanı olan Şule Yüksel Şenler o günleri şöyle anlatıyor:
Roman yazıldığında öyle bir ortam içindeydi ki ülke. İslami bir film hayal bile edilemezdi. Romanlar müspet olmadığı için genç kız ve oğullarını koruyan ailelerin sansürüne uğruyordu. Öncelikle bu nitelikteki İslami romanların eksikliğini hissettim. Aslında Hekimoğlu İsmail (Ömer Okçu), Minyeli Abdullah ile benden önce tohumları atmış ama benim haberim yoktu.
Huzur Sokağı, dinini yaşamaya çalışan Bilal ile bambaşka hayata sahip Feyza’nın hikayesidir. Roman; Bilal’in Feyza’dan hoşlanması, Feyza’nın değişimi ve beraberinde pek çok vakaylaokuyanların dikkatini çekmiş; çok satanlar listesine girmiştir. Şule Yüksel Şenler’in hayatından birçok anıyı da içermektedir. Yönetmen Yücel Çakmaklı, Huzur Sokağı’nı ” Birleşen Yollar ” ismiyle sinemaya aktarmıştır.
Her şey niyetle başlıyor. Eğer niyetinizde ihlaslı, samimi iseniz yani sadece Allah rızası için bir şey yapmaya çalışıyorsanız karşılığı da böyle güzel oluyor. Huzur Sokağı sadece hizmet duygusuyla yazılmış bir roman. Ben romancı olayım diye yola çıkmadım. Çok okunsun, insanlar beni tanısın duygularından uzak ellerimi açar yalvarırdım: Allah’ım Huzur Sokağı’nı öyle geniş kitlelere duyur ki bu hakikatler pek çok hidayetlere vesile olsun. İslam’la barışık bir hayat sürsün insanlar. Sen bunu bana göster, diye dua ettim hep.
Eserleri
Kalemini İslam davası için kullanmaya gayret eden Şule Yüksel Şenler; Gençliğin Izdırabı, Hidayet, Bize Ne Oldu, İslam’da ve Günümüzde Kadın, Duyuşlar, Her şey İslam için, Uygarlığın Gözyaşları, Kız ve Çiçek, Sağ El, Bir Bilinçli Öğretmen ve Yılanla Tilki gibi eserleri de kaleme aldı.
Ömrünü bu yolda korkusuzca ve fedakârca geçirmeye adayan, başını Hak’tan başka bir yerde eğmeyen dava insanı Şule Yüksel Şenler, 28 Ağustos 2019’da dünyaya veda etti..
Vefat yıldönümünde rahmetle anıyor, bir Fatiha istirham ediyoruz.