Öne Çıkanlar

Zaman Sendedir ve Mekan Sana Emanettir

Muhammed Emin Ay

781Okunma

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi bölüm birincisi Muhammet Emin Ay, mezuniyet töreninde “birincilik konuşmasına” izin verilmediğini açıkladı. Konuşma metnini okuduğumuzda kendisiyle onur duyduğumuzu ilan ediyoruz. Genç kardeşimizin yazısını gururla paylaşıyoruz.

Sevgili Muhammet, zaman sendedir ve mekan sana emanettir.

Sayın bakanım, sayın dekanım, kıymeti hocalarım, değerli misafirler ve sevgili arkadaşlarım hepiniz hoş geldiniz. Bugün sizlerin karşısında bu konuşmayı yapmanın gururunu yaşıyor ve bu nedenle Allah’a hamd ediyorum. Öncelikle öğrenimimiz boyunca bizi derinden sarsan covid-19 pandemisi ve asrın felaketi olan depremlerde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet ve mağfiret, yakınlarına da sabr-ı cemil niyaz ediyorum.

Bidayeti parlak olanın nihayetinin de parlak olacağı düşüncesiyle 4 sene önce bismillah diyerek başladığım hukuk fakültesini sonunda da besmele ile bitirebilmek nasip oldu. Hukuk fakültesini; kendime Gezdiğim yoldan sapmadan, kendi kimliğimi kaybetmeden bitirebilmek, nezdimde 4 sene boyunca almış olduğum notlardan çok daha kıymetidir.

1. sınıfta bu fakülteye ilk adım attığımızda hak nedir, hukuk nedir gibi soruların cevabını ararken bugün mezun olduğumuz konumda fazlaca karmaşık görünen meselelere nasıl çözüm üretmemiz gerektiğini dahi söyleyebilir olduk. Ancak nasıl ki bir inşaat temelleri üzerine bina ediliyorsa biz de tüm bilgi birikimimizi hak kavramı üzerine temellendirdik. Hak ise sizin de bildiğiniz üzere diğer bir adı da el-Adl olan Allah’ın 99 isminden birisidir dolayısıyla bizim asıl gayemiz yeryüzünde adaleti hakim kılmaktır. Hukukun yoruma elvermeyen matematiksel bir tarafı olduğu muhakkaktır ancak yorum yapabileceğimiz durumlarda adaleti sağlamaya en elverişli yorumu yapabilmek, iyi bir hukukçu olmanın temel gereğidir.

İnsanın olduğu yerde muhakkak bir kusur vardır dolayısıyla hiçbir norm bizim için kutsallık arz etmemektedir ve tartışılamaz değildir. Thomas Jefferson’ın da dediği gibi mutlak değişmezlik yasağı ölülerin yaşayanlar üzerinde egemenliğidir. Bugün mevzuatta yer alan istisnasız her hususun yarın olmayabileceğini göz önünde bulundurup, daha iyi ne üretebiliriz düşüncesiyle hareket etmemiz gerekmektedir.

Kanaatimce, hukukçular olarak göz önünde bulundurmamız gereken bir diğer husussa içinde bulunduğumuz toplumun yapı dinamikleridir. Bir hukukçu, ideolojisi ne olursa olsun hukuku içinde bulunduğu toplumun kültüründen ayrı olarak düşünmemelidir. Batı’nın evrensel olarak dayattığı birçok değerin aslında evrensel olmadığı, hatta bunların bizim toplum yapımızla taban tabana zıtlıklar içerdiği yadsınamaz bir gerçektir. Prof. Dok. Necmettin Erbakan’ın da Söylediği gibi bu milletin külüne üflesen altından iman çıkacaktır. İslam dini bu aziz toprakların vazgeçilemez bir parçasıdır ve fakültemizin kapısındaki fetih müjdesi ayetleri de bunun nişanesidir.

Daha yakın bir süre evvel ülkemiz, toplum yapısını yok sayan 28 Şubat sürecine maruz kaldı. Öncesi ve sonrasıyla bu dönemin oluşturduğu travmaların ve bıraktığı izlerin silinmediğinin en yakın şahitlerinden olduğumu; mezuniyetin 4 Ağustosta yapılacağı haberini ailemle paylaştığımda annemin mezuniyete gelip gelemeyenini bana sormasıyla bir kez daha derinden hissettim. 28 Şubat sürecinin bırakmış olduğu iz nedeniyle taşımasından onur ve gurur duyduğum çarşafından dolayı zamanında atıldığı İstanbul Üniversitesine evladının mezuniyet törenine gelemeyeceğini düşünmüştü. Annem, İstanbul Üniversitesinde Fen Fakültesi biyoloji bölümü son sınıf öğrencisiyken başörtüsü yasağı nedeniyle okulu bırakmak mecburiyetinde kaldı. Bugün ona yarım bıraktırılan İstanbul Üniversitesinin, Hukuk Fakültesini birinci olarak bitirmenin haklı gururunu yaşıyor, bu nedenle bu konuşmamı anneme atfetmek istiyorum. Hamdusenalar olsun ki isminde ikna özünde icbar olan odalar bir daha asla açılmamak üzere kapandı. Artık bu gibi hukuksuz durumların önünde durmak bizim boynumuzun borcudur.

Teşekkürler
Peygamber (sav.) hadisinde belirtildiği üzere teşekküre iyi davranılmaya en çok layık olan kişiden başlamam icap eder. Bu vesileyle bugün burada bu konuşmayı yapmamda en büyük katkı payına sahip olan ve üzerimden dualarını hiç eksik etmeyen anneme, sabah bir operasyon geçirmesine rağmen bugün burada beni yalnız bırakmayan ve her daim maddi manevi desteğini hissettiğim babama, sevgili kardeşlerime, 4 sene boyunca ilminden istifade ettiğim İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinin güzide hocalarına, üniversitemizde daha iyi koşullarda okuyabilmemiz için gece gündüz demeden bizler için çalışan bütün personelimize, üniversiteye girişimde ve ufkumun genişlemesinde bana katkı sunan Uluslararası Fatih Sultan Mehmet Anadolu İmam Hatip Lisesi’ndeki hocalarıma ve son olarak düştüğüm zaman yanımda olan, yeri geldiğinde mentörlüğüne başvurduğum, Allah ömür verdikçe beraber nice yollar yürüyeceğim bütün arkadaşlarıma ve sevdiklerime teşekkürlerimi sunuyorum.

 

Sonuç
Zor olarak addedilen İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden bu sene mezun olduk, ancak asıl zorluk bu saatten sonra başlıyor. Hukukçular olarak davamız zor, yükümüz ağır, yolumuz uzun, ama bunun altından kalkmak da sırtımıza yüklenmiş bir vazife artık. İstanbul Üniversitesi Hukuk fakültesi öğrencileri olarak ülkemizde hukuka duyulan güveni artırmaya, adaleti ve liyakati sağlamaya var gücümüzle çalışmamız gerekmektedir. Nitekim Nisa suresi 58. ayette “Şüphesiz Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adâletle hükmetmenizi emrediyor.” buyurmaktadır.

Bizler İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunları olarak bulunduğumuz her yerde; davranışlarımızla, sözlerimizle, duruşumuzla ve tavrımızla çevremizi etkilemeye ve insanlığa faydalı bir şeyler katmaya odaklanmalıyız. Allah, bize bahşedilen imkanları ve nimetleri onun rızasına uygun olarak kullanabilmemizi nasip eylesin.

Bütün mezunlarımızı başarılarından ötürü kutluyor, meslek hayatımızda adaletten sapmamamızı temenni ediyorum. Sözlerimi Necip Fazıl’ın bir bendi ile bitirmek istiyorum:

Mehmed’im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!